27 Ocak 2014 Pazartesi

Taktik çorbası

“Basit bir oyun felsefem var aslında: İyi oyuncular al ve çok sıkı çalış. İyi oyuncu sadece yıldız oyuncu demek değildir. Bir oyuncuyu öncelikle iyi yapan, en üst seviyede kazanacak düşünce yapısına sahip olmaktır. Bunlar Mancini’nin Manchester City’i çalıştırdığı döneme ait sözleri. Oldukça ilham verici.

Ancak ne yazık ki, bu ilhamın Galatasaraylı futbolculara yansıdığını söylemek çok zor. Hazırlık kampından çıkmış futbolculardan en temel beklenti, fizik ve kondisyon olarak hazır olmalarıdır.  Sürekli top kaybeden güçsüz bir Eboue, savunma yetersizliği olan hatta bir ara kendi kalesine gol atma noktasına gelen Hakan Balta, formsuz Selçuk, yetersiz kalan Drogba, koşan ama iş yapmayan Umut... Kısacası ne savunma, ne orta saha ne de forvet hattında hiç bir etkinlik gösteremeyen bir takım görüntüsü çizdi Galatasaray. Futbolcular maça asılmıyor, isteksiz. Mancini’nin Premier Lig’de çalışırken ısrarla altını çizdiği gibi, asıl önemli olan 90 dakika boyunca kazanmayı istemek. Büyük takımda oynuyorsan asla yenilgiyi kabul edemezsin. Senin zaten büyük takımda oynuyor olmanın sebebi budur.

Kupa maçlarından hiç bir ders çıkartılmadığı belli. Geçen yıl izlemeye alışık olduğumuz o hücuma yönelik oyun anlayışı olan sarı kırmızılı ekip gitti, yerine 2 hazırlık 3 kupa maçında sadece 5 gol atabilen bir takım geldi. Buna bir de futbolcuların bireysel performans düşüklüğü eklenince, sezonun ikinci yarısına yine bir hayal kırıklığı ile başladı Galatasaray.

Mancini’nin giriş bölümünde yazdığım oyun anlayışı şüphesiz ki ilham verici. Ancak şunu da unutmamak lazım, aynı zamanda da başarı ilham verir. İnsanlar kazanan liderlerin peşinden giderler. Yani ne kadar çok kazanırsanız, liderlik etmek o kadar kolay hale gelir. 90 dakika boyunca sahada çorba gibi bir taktik anlayışıyla; en zeki, en çok kazanma arzusu olan futbolcunun bile kafası karışır, adapte olmaya çalışırken hata yapar.

Hazırlık dönemini yeni bitirmiş, ligde 1 puan kaybına bile tahammülü olmaması gereken Galatasaray’da halen bu kadar oturmamış bir taktik anlayışı olması şaşırtıcı. Oyuncu değişiklikleri, yer değişiklikleri, savunmanın bir 3’lü, olmadı 4’lü, ara sıra 5’li halay çekmesi, sezonun 18. haftası itibariyle büyük takım sıfatındaki bir takım için çok enteresan. Neredeyse Muslera dışında herkesin maç boyunca yerinin değiştiği sistemde, bir ara Mancini peçeteye bir şeyler yazıp Melo’ya gönderdi. İtalya’da nasıl olur bilmiyorum ama bizde peçeteye istek parça yazmak adettendir. Mancini’nin peçetesi de aklıma şunu getirdi:

Sezonun ikinci devresiyle “Galatasaray bugün yorgun, üzgün ve yaşlanmış, biraz kilo almış,” diye başladı şarkı...