Ben
Beşiktaşlı değilim. Babam da değil. Onun babası da değildi. Ancak bugün
Türkiye’nin bu güzide takımına yapılanlara en çok üzülenlerden biri de
bizleriz. Ben yaş haddinden hatırlayamıyorum, babam anlattı. 79-80 sezonunda
Beşiktaş ligi 11. sırada kapamış. “Tarihin en kötü Beşiktaş’ıydı dedik
hepimiz, neredeyse küme düşüyordu” dedi babam. O dönem kaptan Rasim
Kara. Ligin son maçında, “Bu neticeden dolayı elbette çok üzügünüz
ancak ondan daha da önemlisi, bizi bu halde bugün bile yalnız bırakmayan,
destekleyen taraftara karşı çok mahcubuz” demiş. O gün, küme düşmekten
son anda kurtulan Beşiktaş’ın ne itibari zedelenmiş, ne taraftarı küsmüş, ne de
futbolcusu gitmek istemiş.
Şimdi
o Beşiktaş’ı, Beşiktaşlıları dinledikten sonra, kimse bana 2004’den bu yıla
kadar bu kulübe yöneticilik yapanların Beşiktaşlı olduğunu anlatmasın. O gün "ibra
etmemek bize göre değil" deyip, şimdilerde de "100 bin üye bize uygun
değil!" diyenlerin Beşiktaşlı duruşu olduğundan kimse bahsetmesin.
Baba Hakkı’nın, Vedat Okyar’ın, Rıza’nın, Şifo Mehmet’in, Takoz Recep’in,
kaptan olduğu takımı; son yıllarda “kaptansız” bırakanların da
Beşiktaşlı olduğunu konuşmayalım sakın.
Sadece
bu kadar mı? Sezon başında futbolcuya lisans alabilmek için kulüplerin “futbolcuya
borcumuz yoktur” kağıdı ile UEFA’ya başvurması gerekiyor.
Futbolcusundan habersiz, borcu olduğu halde yoktur diye “sahte” belge düzenleyip UEFA’ya başvuranların Beşiktaşlılığını
napalım?
Ya
da gelin son 8 sezonda Beşiktaş’ın kazandığı kupalar ile harcadığı paraları
orantılayalım. Kupa başına tam 110 milyon TL düşüyor. Türkiye’de kupa kazanmak
bu kadar pahalıymış işte. Şimdi bu paraları harcayanların da Beşiktaşlı
olduğuna mı inanalım?
Bir
dönem Mourinho’yu cepten aramakla övünen eski başkan, geçenlerde Mourinho Türkiye’ye
geldiğinde yaptığı röportajı okudu mu acaba?
“-Beşiktaş’a
gelir misin?
Mourinho “Hayır” anlamında
elini salladı.
-Gelmem. Real
Madrid’in üç eski teknik direktörü Toshack, Del Bosque ve Schuster Beşiktaş’a
geldi, üçü de kovuldu. Dördüncü olmak istemem.”
Yüzyıllık çınar Beşiktaş, tarihinde çok
defa “kötü günler” gördü, ama son 8 yıla kadar “kötü insanlar” hiç görmemişti.
Kötü oynamış, transfer yapamamış, şampiyon olamamış ama ne Beşiktaşlı duruşunu,
ne de itibarını kaybetmemişti.
Ben
Beşiktaşlı değilim ancak çok sevdiğim Beşiktaşlılar var. Hepsi de güzel
insanlar. Tüm camianın birilerini göreve çağırdığı, elini taşın altına koymaya
davet ettiği şu günlerde, ben de güzel rakibim Beşiktaş için sayın Erdoğan
Demirören’den şunu duymayı bekliyorum:
“Oğlum bak git”
çok doğru tespit, güzel yazı...
YanıtlaSil