Yaşımın, aklımın futbola ermeye başladığı zamandan beri anladığım bir sey var ki; her sezonun nasıl bir şampiyonu var ise, aynı şekilde her sezonun bir de çilekeşi var. İki sezon önce bu Galatasaraydı, geçen sezon Beşiktaş ve bu sezon ise Fenerbahçe. Çile, sorun, dedikodu kazanı kimin için kaynamaya başladı ise hiç kaçarı yok, o takım sezon sonuna kadar bu sıkıntılı süreci tadacak demektir.
Fenerbahçe'de bu süreç 3 Temmuz ile başladı sananlar yanılıyor. Geçen sezon Fenerbahçe'nin oynadığı oyunu, Aykut Hoca'yı bir düşünün; bir de bu sezon ki takımı ve teknik direktörü. Aradaki fark ne? Söyleyeyim, başkan! Aziz Yıldırım fiziki olarak kulübün başına döndüğünden beri sular bir türlü durulmadı. Anons, Mehmet Ali Aydınlar, Alex derken; bu gergin ortamdan nasibini almış panik içinde bir teknik direktör ve ne yapacağını bilemeyen futbolcular ile yavaş yavaş puan kayıpları başladı. Puan, sıralama, şampiyonluk önemli tabii ki taraftar için; ancak skordan daha da önemlisi spor. O sebeple geçen sezon Fenerbahçe taraftarı "şampiyon olmasanız da gönüllerin şampiyonusunuz" dedi. Bir takımı şampiyon puan durumu değil, ortaya koyduğu mücadele yapar. Gecen sezon taraftar da, futbolcu da, teknik direktör de bunun farkındaydı. Ancak nehir şimdi tersine akmaya başladı.
Gelin madde madde sıralayalım perşembenin gelişinin nereden belli olduğunu:
1) Önce Emre, sonra Alex'i "feda" eden başkan aslında ibre kendine dönene kadar gemideki herkesi aşağı atabileceğinin mesajını veriyordu.
2) Kasımpaşa maçından sonra deplasman soyunma odasında yapılan toplantı, hocanın basın toplantısına katılmaması. Git evine, o sonucun üzerine bir yat, sabah aklıselim kalk, topla herkesi, ama deplasman soyunma odasında değil, kendi tesislerinde, asıyor musun kesiyor musun orada yap. Böylece malzeme olma kimseye.
3) Aykut Kocaman çok sevmeme rağmen olmadı, olamadı bir türlü. Herşeyden önce Aykut Hoca olamadı. Rakiplerinin teknik direktörü Fatih Hoca, Samet Hoca, Şenol Hoca iken; o ya Aykut Kocaman ya da sadece Aykut kaldı.
4) Futbol hatalar oyunudur ve en az hata yapan kazanır. İlk hata da kadro oluştururken ve oyuncu değişikliklerinde olur. Maalesef teknik direktör oyun okumada, gerekli zamanda doğru müdahelede geç kalınca, Fenerbahçe zaten 1-0 geride başladı çoğu maça. Mağlup durumdaki bir takıma 70 küsürüncü dakikada gencecik bir oyuncuyu sokmak, o oyuncuyu pişirmez, öğretmez. Herkesin bildiği bu basit noktalarda bile hata yapılıyorsa, panikle karar verildiğinin en güzel kanıtıdır ortadaki.
5) Pek de haksız bir panik değil aslında ortadaki. Başta "ben olduğum sürece Aykut Hoca burada" sözü; bugün şekil değiştirdi, "Aykut istediği sürece burada" oldu.
Anons, Alex süreci, takımın bir oyun sisteminin olmaması, sakatlar, on milyonlarca euro harcanmasına rağmen futbolca fakir bir takım yaratmış olmaktan falan hiç bahsetmiyorum. Aykut Hoca gitsin mi derseniz ise, hiç istemiyorum. Alex'in gidişi nasıl merhem olmadıysa, Hocanın gidişi de çözüm olmaz. Doğru kararlar alıp, doğru uygulayan bir yönetim anlayışı olmadığı sürece, her gelen ve giden sadece bir hoş seda bırakır bu kubbede.
"Taraftara yazık, olan onlara oluyor" edebiyatını da artık bir kenara birakalim. Taraftar da artık kombineye, bilete, formaya verdiği paranın hesabını sormalı. Madem iş lafa gelince "kimse Fenerbahçeden büyük değil, asıl büyük olan renkler ve taraftar", o zaman o taraftar vezir etmeyi bildiği gibi rezil etmeyi de bildiğini hep bir ağızdan hatırlatmalı:
"Başkan söyle Fenerbahçe nerede?"