1 Ekim 2012 Pazartesi

En zoru kazanılmış oyunu kazanmaktır*


(*Emanuel Lasker: Alman satranç oyuncusu ve matematikçi)


Satranç oynayan da oynamayan da  bilir, kazanmak için esas “çok” adım sonrasını düşünmektir. Tam “aman yırttım kale’yi kaybetmedim” derken, bir bakmışsın o anlık yırtma seni mat olmaya giden yola hazırlamış.

Dehşet içinde izlediğim Aykut Kocaman-Alex çıkmazı işte tam da bu noktaya geldi kitlendi. Tam heykel krizi soğudu derken, üzerine eklenen Kasımpaşa mağlubiyeti, maçın yarısını boş tribünde izleyen Alex ve soyunma odası “yönetimsizliği” Fenerbahçe’de adeta tuz biber oldu.

Hiç lafı uzatmayalım. Fenerbahçe’de teknik kötü, taktik kötü, fizik kötü, moral kötü ve haliyle sonuç da kötü. Ne olacak da bütün bunlar değişecek? Sadece Alex’in kadro dışı kalması sahaya çıkan diğer 10 futbolcunun daha iyi mücadele etmesi, daha çok koşması mı demek olacak? Ya da Aykut Hoca’nın oyun okuyuşunu mu değiştirecek Alexsiz Fenerbahçe.

Henüz “efsane” bile olup olmadığına karar verilemeyen Alex, sen aslında nasıl ağır bir taşmışsın ki takımda, mağlubiyetin, ruhsuz mücadelenin faturasını adına yazdırdın. Kasımpaşa Antrenörü Fuat Kılıç’a galibiyeti sorduklarında verdiği cevabı keşke Fenerbahçeli yönetici ve teknik adamlar da duysaydı. “İlk hedefimiz Alex’i durdurmaktı, 10 numarayı etkisiz bırakınca kazanmamız kolay oldu” dedi Fuat Kılıç. Hani bir laf vardır: “ölüsü bile korku salar” diye. Alex ile sahaya çıkan bir Fenerbahçe takımı (ancak yanlış anlaşılmasın burada takım kelimesinin altı bilerek çizilmiştir) rakibi için her zaman bir tehdittir.

Fenerbahçe 3 gün 3 gece oynasa Kasımpaşa’yı yenme ihtimali yoktu. Alex yüzünden mi? Hayır. Tüm Fenerbahçe takımı yüzünden. Futbolcunun kötü oynadığı zaman tabii ki olur. Kötü orta yaparsın, isabetsiz şut atarsın, boş kaleye atamazsın, hepsi olur. Ama kötü koşamazsın, kötü mücadele edemezsin. O formayı giydiysen, terletmek mecburiyetindesin. Nasıl büyük bir sorun var ortada hala “bazıları” göremiyor. 46 maçtır kendi sahasında yenilmeyen bir takımın 3 sezon şampiyon olmasını, Avrupa’da başarı kazanmış olmasını beklersin. Artık Alex-Aykut Hoca kavgasından kafalarımızı kaldırıp, büyük resme bakmak lazım.

Bugün Alex’i kadro dışı bırakırsın. Geçici bir rahatlama olur. Ya yarın Kuyt ya da Meireles ile Aykut Hoca’nın bir problemi olursa? O zaman da Aykut Hoca zaten iyi teknik direktör değildi dersin, onunla yollarını ayırırsın. Peki sorunlar çözülür mü?

Büyük takımlarda rüzgar sert eser. Geçen sene birlik-beraberlik öncelikti Fenerbahçe kulübü için, ancak artık başarı arıyor kulüp. Taraftar büyük kulübün büyük taraftarı olduğunu yollara dökülüp, heykel dikip gösterdi. Ancak yönetim bir türlü aynı büyüklüğü gösteremedi. Bir buçuk yıldır sarı lacivert renkleri önce direnişe mecbur etti, şimdi ise büyük bir eziyete sürüklüyor. Ne futbolcusunu oynatmayı becerebildi, ne de efsaneye yakışır şekilde yollarını ayırmayı. Basın toplantısında medyayı, tribünde kadın taraftarı yönetmeye çalışmaktan ne teknik direktörünü yönetebildi, ne de oyuncusunu.

Fenerbahçe Şah’ı Aziz Yıldırım bugün takımı için Kale’yi feda etti, Vezir’i kurtardı.
Ve beklenen sona bir adım daha yaklaştı… Şah? Mat?

1 yorum:

  1. Büyük resme bakmak gerçekten doğru tesbit. Bu resme bakarkende bu takımın iskeletinin artık değişme ihtiyacının yanı sıra takımda formda bir futbolcunun olmaması ise kötü sonuçların en büyük nedeni.Futbolda olan mental düşüşleri atlatacak dirayeti göstermenin yanısıra o dönemde aldığınız puanlar bu geçiş sürecini kazasız atlatmanız için yeterli olabilir. Aykut hoca teknik açıdan yetersiz olabilir ama Alexin ilk günden beri takındığı tavır bir futbolcuya bir kaptana en önemlisi efsane olarak kabul edilen bir kişiye yakışmamıştır.

    YanıtlaSil