28 Ekim 2014 Salı

Genç Yetenek Avcısı / Jan Wouters

Futbolseverler onu 1988 Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan hatırlayacaktır. Hollanda’nın kupayı evine götürdüğü yıl, ülkesinin en önemli orta saha oyuncularından biriydi. Utrecht, Ajax, Bayern Munich, PSV Eindhoven yıllarından sonra emekli olmayıp, kendini gençlere adayan, “total futbol” ülkesinden gelen bu adam, şimdi Kasımpaşaspor’da gençleri bekliyor. Eğer sizin de yakınınızda futbola ilgi duyan ve yetenekli gençler var ise, Kasımpaşaspor’un kapıları size de açık. O kapının ardında ise genç yetenekleri bekleyen Jan Wouters var.


S: Öncelikle Türkiye’ye ve Kasımpaşaspor’a hoşgeldiniz. Eminim İstanbul’a gelmeden önce Kasımpaşaspor’un maçlarını izlemişsinizdir? Teknik olarak takımı nasıl değerlendirirsiniz?
C: İstanbul’a geldiğimde sezon bitmiş olduğu için geçen sezona ait maçları izlemedim. Ama hazırlık döneminde yaptıkları bazı maçları izleme şansım oldu. Her şey yolunda gözüküyor. Henüz sezon başlamadığı için, Şota halen takım üzerinde bazı düzenlemeler yapıyor. Şimdiye kadar bende bıraktığı izlenim Kasımpaşaspor teknik açıdan iyi bir takım, sezon başladıktan sonra bunu daha iyi göreceğiz.

S: Ligde daha iddialı bir takım olmak için transfere ihtiyacı var mı takımın?
C: Bu Şota’nın karar vermesi gereken bir konu. Ben bir şey diyemem. Ama biliyorsunuz sakatlık sebebiyle takım uzun süredir bir forvet sıkıntısı yaşıyor. Eğer iyi bir forvet alıyorsanız ve kısa süre sonra sakatlanıyorsa, onun yerini doldurabilecek nitelikte başka birinin olması gerekir. Buna Şota karar verecek.

S: Daha önce Şota ile birlikte Ajax ve Glasgow Rangers’da çalıştınız. O dönem hocası olarak Şota ile ilgili siz neler diyebilirsiniz?
C: Şota her şeyden önce çok zeki bir oyuncuydu. Kimi zaman tembel olduğunu söyleyebilirim, ama bu özellikle zeki oyuncuların çoğunun ortak özelliğidir. Espri yeteneği çok yüksek olan kalbi güzel biridir. Futbolculuğu ise Hollanda’da oldukça saygı duyulan bir düzeydedir.

S: Futbolculuk döneminde yıldız olan oyuncuların teknik direktör olunca aynı oranda başarılı olamadığına dair bir algı vardır. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?
C: Futbolcu olarak başarılı olmak her zaman teknik direktör olarak da başarılı olacağınız anlamına gelmez. Futbolcuyken daha bireysel olup kendi performansını düşünürsün. Kendin için oynarsın. Teknik direktör olarak 11 kişinin performansını hatta rakip takımı da ekle, 22 kişinin performansını hesaplarsın. Her ne kadar ikisi de futbolun içinde de olsa, tamamıyla farklı bir iş. Futbolcular emekli olduktan sonra, hele bir de oynadığı dönemde iyi futbolcuysa  bir anda iyi teknik direktör olacağını zannediyor. Halbuki ikisi çok farklı. Teknik direktör her zaman çok çalışmalı. Çünkü “iyi” olabilmenin ilk temel şartı deneyim. Sürekli öğrenmelisin. Her bir oyuncuyu tek tek düşünebilmelisin. Planlarını her oyuncuya tek tek anlatabilmeli ve herkesin aynı mesajı alabilmesini sağlamalısın. Bir oyuncuna kızdığında, öfkeni en doğru şekilde yönetebilmeyi ve oyuncudan her koşulda verim almayı bilmelisin. İyi teknik direktör olabilmek zaman ister. Futbolcu sahaya çıkar, yapmasını söyleneni yapar, oyununu oynar. Teknik direktör, sadece futbolcuyu yönetmez. Aynı zamanda yöneticileri, taraftarları, medyayı her şeyi yönetebilmek zorundadır.


S: Futbolcuyken forvet pozisyonunda oynayanların teknik direktörlüğünde takımlarını daha ofansif, defans oynayanların ise daha defansif oynattığına dair bir klişe vardır? Sizce de öyle mi?
C: Kesinlikle değil. Teknik direktör olarak, futbolcuyken oynadığınız mevkiden değil, diğer teknik direktörlerden etkilenirsiniz. Meslektaşlarınız neler yapıyor onu takip edersiniz. Örneğin Felix Magath, futbolculuk döneminde çok teknik ama çok tembel bir futbolcuydu. Teknik direktör olunca ilk yaptığı, idmanlarda futbolcuları sürekli sıkı bir şekilde koşturmak oldu. Belki kendi futbolculuğunda o kadar koşmamıştır. Ama ne oluyor? Diğer teknik direktörleri izleyip onlardan etkileniyorsunuz.

S: Sizi en çok etkileyen teknik direktör kim?
C: Johan Cruyff. Ben daha defansif bir futbolcuydum. Ama ondan nasıl daha ofansif olacağımı öğrendim.

S: Siz Kasımpaşaspor’a gelmeden önce Hollanda Milli Takımı’nda Guus Hiddink ile çalışacağınıza dair dedikodular vardı. Ne oldu?
C: Evet, o dedikoduları ben de duydum. Hollanda’da çok daha fazla konuşuldu. Ama Hiddink ile herhangi bir görüşmem olmadı. Daha önce zaten Hollanda Milli Takımı’nda yardımcı teknik direktör olarak çalışmıştım. Dolayısıyla böyle bir teklif gelse bile bu benim için yeni bir pozisyon olmayacaktı. Hiddink çok tecrübeli, ilginç bir teknik adam. Hollanda Dünya Kupası’nda 3. oldu. Bu zaten iyi bir derece. Yani iyi bir takım aldı. Şimdi üzerine koyarak ve aşağıdan gelen gençlere destek olarak ilerlemek zorunda. Bunu yapabilecek bir teknik adam.
Kasımpaşaspor yöneticilerinden burada bir alt yapı akademisi kurmak için teklif aldığımda, çok heyecanlandım ve bunu çok daha zorlu ama fırsatlarla dolu buldum. Bu yüzden burayı tercih ettim.

S: Türkiye’ye gelmeden önce Sneijder ile görüştünüz mü?
C: Hayır. Gelmeden önce de, geldikten sonra da görüşmedim.



ULUSLARARASI TURNUVALARDA BAŞARI ANCAK GENÇ BİR KADROYLA GELİR

S: Türkiye’nin Dünya Kupası’na gidememiş olmasını neye bağlıyorsunuz?
C: Türk Milli Takımı’nı ne yazık ki çok izleme şansım olmadı. Ancak tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim, Türkiye’ye karşı oynamak her zaman zor olmuştur. Türkiye her zaman çok tutkulu oynayan teknik yönü kuvvetli bir takımdı. Son bir kaç yılda neler oldu bilemiyorum. Belki kendi gençlerine yatırım yapmayı biraz geri plana itmiş olabilir. Bu da doğal olarak milli takım performansına yansımıştır. Büyük kulüplerin genellikle yurt dışından yabancı yıldız oyuncu transfer etme yöntemini benimsediğini, bu sebepten çoğu zaman kendi alt yapılarından oyuncu çıkaramadıklarını biliyorum. Gençlere daha çok yatırım yapıp, fırsat sunarlarsa Türk Milli Takımı’nın yeniden Dünya Kupalarında söz sahibi olacağına inanıyorum.

S: Yani başarının alt yapıda ki gelişime bağlı olduğunu düşünüyorsunuz?
C: Evet. Bu sadece Hollanda’da böyle olmadı. Almanya, Belçika hepsi bu şekilde başarıyı yakaladı. Örneğin İngiltere’de öyle kulüpler var ki, takımda sadece bir tane İngiliz oyuncu oynuyor. O zaman milli takımınızın nasıl başarılı olmasını beklersiniz ki. Genç oyunculara ülke olarak daha çok mesai harcanmalı. Sadece onların futbol tekniğini geliştirmek için değil, aynı zamanda iyi bir eğitim almalarını da sağlamak için. Çünkü her yetenekli oyuncu iyi bir futbolcu olacak demek değildir. İyi bir futbolcu olmak ancak bütün bunların sağlanmasıyla olur.

S: Dünya Kupası’nda en büyük hayal kırıklığını hiç şüphesiz erken veda eden İspanya yaşadı. Ülkenin La Masia gibi dev bir alt yapı fabrikası da varken, bu sonucu neye bağlıyorsunuz?
C: Son 8 yıldır futbolu İspanya domine ediyordu. Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası... Başka bir ülkenin gelip onları tahtından edeceği aslında belliydi. Almanya da bunu yaptı. İspanya’da oyuncular artık yaşlanmaya başlamıştı. Dünya Kupası gibi bir turnuvaya katılıyorsanız, takımınız dinamik ve fizik gücü yüksek olmalı. Bunu da ancak yaş ortalaması daha genç bir takım ile sağlayabilirsiniz. Yaşlanan oyuncuların yerini alabilecek tecrübede genç oyuncuları bu turnuvada hazır değildi. Başarısızlığın asıl sebebi bu zamanlama hatası diyebiliriz. Örneğin, Van Gaal ne yaptı? Kemikleşmiş olmasına rağmen bütün yaşlı oyuncuları dışarıda bırakıp, gençlerden kurulu bir takım ile Brezilya’ya gitti.

S: Önümüzde son yıllarda başarılı bir Belçika örneği var. Bu başarının temeli olarak da, kulüplerin alt yapıda A takım ile aynı sistemde futbol oynatmasının yattığı söyleniyor. Siz Kasımpaşaspor alt yapısında kendi sisteminizi mi adapte etmeyi düşünüyorsunuz?
C: Şota takımı nasıl bir sistemle oynatacağına dair çok net bir plan bugüne kadar ortaya koymuş. Biz de aynı şekilde alt yapıda hazırlanıyoruz.             A takım oyuncusu hangi sistem ile oynuyorsa alt yapı oyuncusu da aynı eğitimi alacak. Böylece A takıma çıkınca bocalamayacak. Kulüplerde uzun süre başarı sağlanabilmesi için en önemli nokta, teknik direktörler değişse bile takımın oyun sisteminin değişmemesini sağlamaktır. Bu kulüp prensibi olmalı. Biz de bu prensibi benimsiyoruz.

S: Her Akdeniz ülkesi gibi biz de çok fazla sonuç odaklı bir ülkeyiz. Eğer bir kaç maç üst üste mağlubiyet alınırsa, hemen teknik direktörle el sıkışılır ve yeni bir hoca arayışına girilir. Bu biraz da bu bölge ülkelerine özgü bir futbol anlayışı. Bir teknik direktör gözüyle bu sizi tedirgin ediyor mu?
C: Hayır. Çünkü her şeyden önce futbol artık bir spor değil, bir iş modelidir. Ve en önemli noktası tabii ki sonuçtur. Bir teknik direktörün en önemli sorumluluğu kazanmayı sağlamaktır. Sadece şunu söyleyebilirim Hollanda bu anlamda sabırlı bir ülkedir. Örneğin Ajax uzun yıllar şampiyonluk göremedi. Ama aynı teknik ekiple yola devam ettiler. Önceden yardımcı antrenör olan Frank de Boer teknik direktör olarak kaldı. Yetki verdiler ve baştan bir takım oluşturması için beklediler. Bu arada taraftarların da sabırlı olması gerektiğini her fırsatta vurguladılar. Büyük yıldız oyuncu alacak para yoktu ve kendi yıldızlarını alt yapıdan yaratıp yetiştirmek için zamana ihtiyaç vardı. Sonuç olarak 4 yıl üst üste şampiyon oldular.

S: Bu noktada Kasımpaşaspor kulübünün uzun dönem ve kısa dönem yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
C: Öncelikle A Takım ve alt yapıyı birbirinden ayrı değerlendirmek lazım. Çünkü A Takımın başarı için kazanması, kazandığını göstermesi lazım. Ancak alt yapı uzun süreli bir proje. Kulübün kısa dönem planlarını oluşturmada Şota öncelikle söz sahibi. Benim açımdan kısa dönem için söylenebilecek şey, mümkün olan en kısa sürede alt yapıdan A Takıma oyuncu takviyesi sağlamaktır. Henüz geleli bir kaç hafta oldu. Şu anda gece gündüz genç oyuncuları izleyip yeteneklerini anlamaya çalışıyorum.

S: Türkiye’deki yabancı sınırlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
C: Bu her zaman zorun olmuştur. Çünkü Federasyon ülke futbolunu düşünür, kulüpler ise kendilerini. Uzun dönemde bu tip kısıtlamalar ile ülke futbolu mutlaka kazanır. Türkiye genç nüfusu çok olan ve çocukların futbol oynamayı sevdiği bir ülke. Sokaklarda bir çok yetenek olduğuna eminim. Bu tip kısıtlamalar belki sizin kendi yeteneklerinizi keşfetmenizi sağlayacak. Federasyonlar kulüpleri düşündüğü gibi alt yapıyı ve gençlerin futbola kazandırılmasını da düşünmek zorunda. Bu anlamda böyle bir adım atılmasının anlamlı olduğunu düşünüyorum. Böylece belki kulüplerde kendi alt yapı akademilerine daha çok önem vermek zorunda kalır. Dünyanın önde gelen Barcelona, Ajax gibi bir çok kulübü bunu yapıyor. Tabii ki, yabancı yıldız oyuncu da takımınıza kazandırmalısınız. Taraftarlar stada geldiğinde takımının formasını giyen bir yıldız da görmek istiyor. Ama kendi gençlerinize de öncelik vermelisiniz.


PROFESYONEL FUTBOLCU OLMAK İSTİYORSAN ÖNCE PROFESYONEL YAŞAYACAKSIN

S: Şota ile bir prensip anlaşması yaptınız mı? Her sezon takıma alt yapıdan belli bir sayıda oyuncu kazandırmak ile ilgili?
C: Dediğim gibi henüz ekibe katılalı çok kısa bir süre oldu. Böyle bir rakam verebilmek için öncelikle elimdeki gençleri tanımalıyım. Ama sonuçta hedefimiz tabii ki her sezon en az 2 ya da 3 genci A Takıma yollayabilmek. Belki bu gençler hemen oynayamayacaklar ancak takımda olmaları bile gelişimleri açısından önemli.

S: Genç bir oyuncu keşfederken hangisi daha önemli? Yetenek mi? Oyuncunun fiziksel özellikleri, anatomisi mi?
C: Her şeyden önce yetenek. Fiziksel özellikler genç bir oyuncuda zaman içerisinde mutlaka değişecektir. Boyu çok kısadır ama uzayabilir. Çok zayıf, çelimsizdir ama kasları geliştirilebilir. Gençler eğer yetenekleri varsa fiziksel özelliklerini dert etmemeli. Bir diğer önemli nokta ise, oyuncunun ne yaşta olursa olsun disiplinli olmasıdır. Yetenek evet çok önemli ama doğru mantalitesi yoksa yetenekte harcanır gider. Ne oyuncular gördük, çok yetenekli ama tembel, disiplinsiz. Futbol hayatları tam anlamıyla parlayamadan söndü. Bu yüzden gençlere hep söylediğim bir şey var. Profesyonel bir futbolcu olmak istiyorlarsa, adı üzerinde ilk önce profesyonel olmak zorundalar. Topa vurmak artık bir hobi değil, bir meslek, kariyer, yaşam biçimi olmalı. Hayatını buna göre düzenlemek zorundasın. Yeme, içmenden, gezdiğin yerlere, hatta arkadaşlarına kadar profesyonel bir bakış açısı ile yaşamak zorundasın. Eğer bunu yapamazsan yeteneğinle futbolcu yine olursun ama profesyonel, yıldız bir futbolcu hiç bir zaman olamazsın.

S: Kasımpaşa Spor Kulübü’nün alt yapı eğitimine bir bütün olarak baktığını ve çok önem verdiğini biliyorum. Bu noktada gençlere futbol eğitimi dışında farklı eğitimler de sağlıyor musunuz? Örneğin, genç yaşta yakalanan başarı ile yaşamak, şöhretle nasıl yaşamaları gerektiği gibi psikolojik olarak da gençleri hazırlıyor musunuz?
C: Öncelikle gençlere “power training” dediğimiz, fiziksel güç ve futbol tekniklerine yönelik bir eğitim sunuyoruz. Yaşları biraz daha ilerleyince başta medya eğitimi olmak üzere, ne yemeleri, nasıl yaşamaları konusunda da bazı eğitimler hazırlıyoruz. Bu eğitimleri sadece gençler için değil, aynı zamanda onların aileleri için de vermeyi planlıyoruz. Bir diğer plan da bu gençlerin mutlaka okul eğitmenleri ile de ortak bir çalışma yürütmek. Genç bir oyuncu Kasımpaşa Spor Kulübü kapısından girip, alt yapı oyuncusu olduğunda sadece futbol tekniği değil bir paket olarak çok geniş bir eğitim ile burada karşılaşıyor.

S: Bu bahsettiğiniz planlar ciddi bir ekip işi. Türkiye’ye kendi ekibinizle mi geldiniz?
C: Hayır. Kulübün zaten kendi tecrübeli bir ekibi vardı. Benim kendi ekibimi getirmeme gerek yoktu. İlk izlenimim bu ekiple başarılı olabileceğimiz yönünde. Henüz çok kısa bir süre oldu. Şu an sadece gençleri izleyip, yardımcılarımın eğitimine öncelik veriyorum. Her takımın biri yardımcı antrenör olmak üzere iki antrenörü var. Bir de ayrı kaleci antrenörü var. A takım için bir Scout ekibi var ancak henüz genç takımlar için yok. Yakın gelecekte genç takım için de böyle bir ekip kurup, teknik kadromuzu genişletmeyi planlıyoruz.

S: Alt yapıda farklı bakış açısına sahip kulüpler var. Kimi kendi yıldız oyuncusunu yetiştirmeyi hedeflerken, kimi de gençleri belli bir seviyeye getirip, sonrasında başka kulüplere kiralayarak ya da satarak elde edilen gelirle bir yıldız oyuncu transferi yapmayı hedefliyor. Kasımpaşaspor Kulübü’nün bu konuda bakış açısı nasıl?
C: Her iki yönde de diyebilirim. Diyelim 10 tane oyuncu yetiştirdiniz. Bunların ancak 2 tanesi A Takım’a çıkabilir. Diğer oyuncular ya ligin biraz daha alt sıralarındaki takımlara, ya da bir alt lig takımlarına tecrübe kazanmaları amacıyla kiralanabilir. Ana amaç tabii ki kendi A Takımınıza oyuncu kazandırmaktır. Ama yine de siz alt yapı olarak görevinizi yapmış olursunuz. Çünkü başka takım için de olsa bu gençleri futbola kazandırmışsınızdır.

S: Kasımpaşa Spor Kulübünün alt yapı hedefi nedir? Yerli bir La Masia (Barcelona alt yapı akademisi) ya da De Toekomst (Ajax alt yapı akademisi) mı yaratmak?
C: Hayır. Bir kere her ülkenin kendi kültürü ve bakış açısı var. Bu yüzden alt yapıları kopyalamak doğru olmaz. Bazı iyi uygulamalardan esinlenebiliriz ama yapılar birbirinden farklı olmalı. Biz burada Kasımpaşa Spor disiplininde ve Türk kültürüne uygun bir alt yapı akademisi kurmayı hedefliyoruz. Bu akademinin kendi ait, kendi karakterini vurgulayacak özel bir ismi de olacak. Şu an bunun üzerinde çalışıyoruz.

S: Yabancı bazı kulüplerin alt yapıları ile ortak çalışmalarınız olacak mı? Oradaki genç oyuncuların buraya geldiği, sizin oyuncularınızın oraya gittiği, tecrübelerin paylaşıldığı, kardeş kulüp uygulamaları düşünüyor musunuz?
C: Bazı kulüplerin kendi uluslararası turnuvaları oluyor. Biz de Kasımpaşa Spor alt yapısı olarak ilerleyen zamanlarda kendi uluslararası turnuvamızı düzenleyip yabancı takımları bu turnuvaya davet edebiliriz. Böylece gençlerimiz diğer ülkelerin futbol sistemini görebilir, hem de erken yaşta uluslararası maç tecrübesi kazanabilir.


S: Bugün aileler çocuklarını futbola yönlendirmek istiyorsa Kasımpaşaspor kulübüne ulaşmak için ne yapmalılar?
C: Biz genç yetenekleri bulmak için öncelikle amatör kulüpler ile zaten çalışıyoruz. Diyelim bu çocuk amatör kulüpte oynamıyor, sadece okul takımında oynuyor. O zaman yaptığımız okul taramalarında bize ulaşma şansı var. Diyelim bunların hiç biri olmadı, o zaman her yıl belli zamanlarda açtığımız yetenek günlerimiz var. İnternet üzerinden yaptıkları başvuru ile buraya gelip bir gün idman yapıyorlar. Onları izliyoruz ve değerlendiriyoruz. Bu da yeni sezonda yapmayı planladığımız projelerden biri. İnternet üzerinden bu günleri duyuruyor olacağız.

ARTIK BİR FUTBOLCU FORMASININ ÜSTÜNÜ ÇIKARDIĞI ZAMAN İYİ BİR VÜCUT GÖRÜYORUZ.
S: 10 yıl önce futbolda antrenman yöntemleri farklıydı, bugün farklı, gelecekte daha farklı olacak. Bizi gelecekte neler bekliyor?
C: Futbol son 10 yılda büyük bir evrim geçirdi. 10 yıl önce idmanlarda yaptığımız şey sadece koşmaktı. Çünkü tek önemli olan şey bacaklar diye düşünülüyordu. Şimdi bir çok farklı idman gerçekleştiriliyor. Artık tüm vücudun önemli olduğu anlaşıldı. Öncelikle sakatlanmalardan korunmak için vücudun her bölgesinin mutlaka güçlendirilmesi gerektiğini biliyoruz. Artık bir futbolcu formasının üstünü çıkardığı zaman iyi bir vücut görüyoruz. 10 yıl önce bu o kadar önemli değildi. Göbekli futbolcular vardı. Artık biliyoruz ki, karın, göğüs ve özellikle sırt kaslarınız da en az bacaklarınız kadar önemli.

S: Kasları geliştirmek için idman yaparken esneklik ve çeviklik özelliklerini kaybetmemek için nelere dikkat etmeliyiz?
C: Bir futbolcu olarak esneklik çok önemli. Bu yüzden kas geliştirirken sadece yüksek ağırlık çalışmamalısınız. Her şey kısa ve hızlı olmalı. Örneğin 50 kg ya da üzeri çalışırsanız, vücudunuz şişer, kaslarınız yavaşlar. Bir futbolcu olarak hızlı ve çevik olabilmek için özel idmanlara ihtiyaç duyarsınız. Ve bu idmanları mutlaka düşük kilo ile yapmalısınız. Tekrar sayısı olarak 15 kullanabilirsiniz, ancak tekrar söylüyorum yüksek ağırlıktan uzak durmalısınız. Maç sırasında bir çok sprint atmanız gerekir. Bu yüzden çok hızlı, patlayıcı özellikte idmanlara ihtiyaç duyarsınız. Düşük kilo ile kasları hızlı çalıştırmak da diyebiliriz.

S: Vücut yağ oranının performansa etkisi nedir?
C: Bunu şöyle düşünebilirsiniz, vücudunuzda 5 kg yağ taşıdığınızı düşünün. Sahaya üzerinize 5kg’luk bir ağırlık bağlayıp çıkın, hareket yeteneğinizi ne kadar azalttığını göreceksiniz. Vücudunuzdaki her bir gram fazla yağ işte bu etkiyi yaratır, performansınıza doğrudan etkisi olur. Özellikle hava toplarına çıkarken bunu daha iyi anlarsınız. Futbolcunun bu kilo sorununu öncelikle kafasında çözmesi lazım.

S: Bir futbolcu profesyonel kariyerini uzatabilmek için nelere dikkat etmeli?
C: Ne yaşta olursa olsun, ister kariyerinin başında ister sonunda, her zaman bir profesyonel gibi yaşamalı. Gençler nasıl dikkat etmeliyse, artık yaşını almış, kariyerinin sonuna gelmiş bir futbolcu da ilk günkü disiplini ile yaşamalı ve çalışmalı. Sigara ve alkol bu sporun kesinlikle en büyük düşmanı. Gece uykusunu mutlaka kaliteli bir şekilde almalı. Önümüzde bir Ryan Giggs örneği var. Belki bir çok kişi onun ömrünü bir monk gibi geçirdiğini düşünüyordur. Ama o 40 yaşında hala futbol oynayabilmeyi tercih eden bir profesyonel. Yani işin özü hayatınızı bu mesleğin gerektirdiği gibi yaşayacak disipline sahip olmalısınız. 

S: Çok klişe bir soru olacak ama günümüz futbolunun reytingi en bol karşılaştırmasını size de sormak istiyorum. Messi mi Ronaldo mu?
C: İkisi de hiç şüphesiz çok iyi oyuncu. Ama sanırım bir takımım olsa ve ikisinden birini seçmek zorunda kalsam Messi’yi seçerdim. Kesinlikle izlemekten çok büyük keyif aldığım bir oyuncu.

S: PSV Eindhoven’da yardımcı antrenörken, Şampiyonlar Ligi grup maçında Fenerbahçe ile karşılaşmak üzere Türkiye’ye gelmiştiniz. Ve basın toplantısında Şükrü Saraçoğlu’ndaki atmosferi etkileyici bulup, cadı kazanına benzetmiştiniz. Bu sene Fenerbahçe maçını izlemek için Kasımpaşa Spor ile beraber Saraçoğlu’na gidecek misiniz?
C: Fenerbahçe taraftarının çok tutkulu olduğunu düşünüyorum. Sadece kadın ve çocuk taraftarların olduğu bir maçı izledim, o bile etkileyiciydi. Sadece Fenerbahçe değil, mümkün olduğunca çok Kasımpaşa Spor maçı izlemek için bir çok stada gitmeyi düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder