Gerrard’ın, Pirlo’nun, Lampard’ın, Xavi’nin valizi
alıp, gözleri buğulu yuvadan ayrıldığı şu dönemde, bizler de yarı hüzünlü, yarı
meraklı izliyoruz bu vedaları. Fonda inceden bir Selami Şahin çalıyor,
“Eskilerden kim kaldı?”. Sahi “O”ndan başka kaç bayrak adam kaldı yeşil
sahalarda?
Roma. Kimileri için bir imparatorluk,
kimileri için Katolikliğin kalbi, kimileri için Avrupa’nın gezilecek güzel bir
şehri, benim için ilk öykümü kaleme aldığım bir anı, Francesco Totti için ise
bütün bunlardan çok daha fazlası. 2800 yıllık geçmişe sahip bu şehir, tarih
boyunca Sezar’dan Neron’a kadar bir çok imparator görmüştür. 2000’li yıllara
gelindiğinde ise, Roma sokaklarında halen hükümdarlığını sürdüren tek bir
isimden söz etmek mümkün; Francesco Totti.
Totti, Roma doğumludur. Doğduğundan beri
Roma’yı tutar. 13 yaşında kulübe imza atmış, 21 yaşından beri de kaptanlığını
yapmaktadır. Çocukken Milan’dan gelen teklifi “Ben Roma’da oynayacağım,”
diyerek reddetmiştir. Bütün çocukluğu Roma’nın bir arka mahallesinde top
oynayarak geçmiş bir çocuk için pek de şaşılacak bir durum değildir aslında.
Sekiz yaşında oturduğu semtin takımında oynamaya başlayan bu ufaklık, 13
yaşında Milan scout ekipleri tarafından keşfedilince, Roma kulüpleri de tehlikenin
farkına varıp Totti ailesinin kapısını çalmıştı. Hem Roma hem Lazio bu genç
yeteneği renklerine bağlamak için annesi Fiorella’ya dil dökmüş, annenin
tercihi ise Roma kulübü olmuştu. Daha sonraları o döneme ait anılarını anlatan
Francesco, “Annem ve babam Roma ya da
Lazio’dan birine gidebileceğimi söyledi. Ardından annem tuttuğum takım olan
Roma’yı seçti. Eğer Lazio’yu seçseydi sanırım onu öldürebilirdim!”
diyecekti. Daha küçük bir çocukken oğlunu alıp Vatikan’a koşan anne Fiorella, o
gün Papa II. Jean Paul’un oğlunun saçlarını okşayacağını bilmiyordu. Ama bu
sarışın çocuğun hayatında Roma’nın ne ifade ettiğinin ilk günden beri
farkındaydı.
ROMALI FRANCESCO
Genç takımla geçen iki yıldan sonra, 1993 yılında
dönemin teknik direktörü Vujodin Buskov, Brescia ile oynadıkları bir maçta
dakikalar 87’i gösterirken Totti’yi ilk defa A takım formasıyla oyuna alıyordu.
Üç dakikalık o tecrübe Totti’nin hayatının en önemli anıydı. Bir sonraki sezon
ilk 11’de forma giymeye başlayan henüz 17 yaşındaki bu genç, artık Serie A’da
dikkatleri üzerine çekmeye başlamış, o sezon ilk golünü de atmıştı.
Bu arada önce Cesare Maldini teknik
direktörlüğündeki U-18, sonra ise U-21 milli takımlarında İtalya forması içinde
parıldıyordu. Bir atasözü vardır, “Roma
bir günde inşa edilmedi,” der. İşte Totti ile Roma şehrinin kaderi de
aynıydı. Onun da kariyerinin en efsane yıllarını inşa etmeye başladığı 1997
yılında, Roma’nın teknik direktörlük koltuğuna kurt hoca Zdenak Zeman
oturmuştu. O güne kadar forvet arkasında oynayan Totti, Zeman ile beraber hem
takımın kaptanlığına hem de sol açık mevkiine evriliyordu. 4-3-3 sisteminde
oynayan bu yeni Roma’da, kaptan iki sezonu 30 gol ile kapadı. 21 yaşına gelmiş,
eski Roma Tanrılarını aratmayacak kadar yakışıklı bu adam tribünlerin de çoktan
sevgilisi olmuştu. Cezalı ya da sakat olduğu maçları küçüklüğünden beri gittiği
güney tribününde izliyordu. Yine böyle maçların birinde klişeleşecek bir
pankart açılmıştı: No Totti no Party. Totti yoksa parti de yok! Kimi zaman
formasının içine giydiği mesaj içerikli tişörtleriyle, kimi zaman tribünlere
koştuğu gol sevinçleriyle her çıktığı maçta “ben de sizden biriyim,” derken,
tribünlerde sırf onu izlemek için gelen taraftarlarla doluyordu. Spor
gazetelerinde ismi daha büyük puntolarla yazılmaya başlayan ve özel hayatı da
artık takip konusu olmuş bu adamı en özel kılan hiç şüphesiz Roma şehrine olan
aşkı oldu.
“Bir
gecede altı kızla dışarı çıktım. Hepsini birbiriyle aldattım ama Roma’yı asla
aldatmadım.”
TREQUARTİSTA
Zeman’ın ayrılığının ardından Roma
sokaklarına, çalıştırdığı her takımı şampiyon yapan Fabio Capello gelmişti.
Gelir gelmez bütün sistemi Totti’nin üzerine kurduğu bir oyun anlayışı
oluşturdu. Ve ilk iş, kaptanın pozisyonunu değiştirmek oldu. İtalyanlar futbola
kendi terimlerini kazandırmayı çok sever. İşte Francesco Totti de gole dönük,
modern 10 numara anlamına gelen “trequartista” olarak ilk sezon hem 13 gol attı,
hem de İtalya’da yılın oyuncusu seçildi. Zeman’ın 4-3-3’ünden Capello’nun
5-3-2’sine geçen Roma’da Totti leblebi gibi goller atıp, şehrin en golcü adamı
oldu. Ve takım Capello ile ikinci sezonda Juventus’u geçip Serie A şampiyonluğuna
uzandı. Tribünler kaptanlarına artık yeni bir isim de vermişti: “İl dio biondo”
yani “Sarı İlah”.
Ama İtalya’nın dev ismi Juventus 2004
yılında Capello’yu transfer etmiş ve Roma için rüya dönem de son bulmuştu. O
sezon içlerinde Galatasaraylıların da yakından tanıdığı Cesare Prandelli de
dahil toplam dört teknik direktör değişti Roma’da. Ve sonunda koltuk eski
öğrenci Luciano Spaletti’ye emanet edildi.
Bu arada milli takımda da işler pek iyi
gitmiyor, Euro 2004’de İtalya gruptan çıkamıyor, Totti ise Poulsen’e tükürdüğü
için üç maç ceza alıyordu. İtalyan basını faturayı ona kesmiş, “Sarı İlah”
yerini sütunlarda “Aptal Sarışın”a bırakmıştı. Tipik bir İtalyan kıvrak
zekasıyla Totti, o dönem hakkında yapılan tüm esprileri “Totti fıkraları” adı
altında bir kitapta toplatıp yayınlattı, gelirini de UNICEF’e bağışladı. Ne
kadar satmış olabilir ki diye küçümsemeyin. Bir milyon dolarlık bir gelirden
bahsediyoruz.
NO TOTTİ NO PARTY
Bu arada Roma’da işler kötü gidiyordu.
Ranieri, Montella derken Luis Enrique takımın başına geçmiş ama kimya bir türlü
tutmamıştı. Kaptan, gol krallığı, altın ayakkabı kazanıyordu ama bunlar
şampiyon olmaya yetmiyordu. Dedik ya, Totti bu tribünlerin çocuğu. 2010 yılı
Lazio-İnter maçında, Roma’nın şampiyonluğa çok yaklaştığını gören Lazio,
çelmeyi takmak için kolayca İnter’e yenildi. Kaptan ve takımının ekran başında
izledikleri bu maç hepsi için hayal kırıklığıydı. Bir sonraki hafta İnter
deplasmanına gideceklerdi. Maçın son dakikalarına kadar kaptan olarak oynayan
Totti’nin içinden son bölüme gelindiğinde güney tribünündeki taraftar Totti fırladı.
Balotelli’ye attığı kasıtlı tekmenin ardından itiraz etmeden soyunma odasına
doğru yürürken, kupayı uzanmalarını engelleyen İnter’den intikamı kendince böyle
almıştı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi, “Roma’da Totti’nin yanında değil
karşısında duruyorsan şehirde ev tutma, otelde kal. Valizi toplamak kolay
olur.”
Aslında bakarsanız 20 yılı aşkın süredir
oynadığı takımdan vazgeçmemiş ve bu kadar süredir tek bir şampiyonluk
yaşayabilmiş bir adamı anlatmak çok kolay değil. Kağıt üzerinde puan hesaplarında
hep kaybeden ama oynadığı maçların oyuncusu, hatta yılın oyuncusu seçilen bir
adamdan bahsediyoruz. Kaçımız kazanırken aslında kaybeden olmayı bunca yıl
göğüsleyebilir ki? Roma’nın bu büyük gladyatörünün motivasyonu yine kendisi.
Buna en iyi örnek; 2011 yılında yine şampiyonluktan uzak ama en azından
Şampiyonlar Ligi’ne gitmek için ümitlerin olduğu bir dönem. Udinese maçı, skor
0-0. Roma bir penaltı kazanır, topun başında kaptan Totti. Arama motorlarında
en çok tıklanan goller listesine girecek o meşhur panenka penaltısını atar. Maçın
ardından “Neden Panenka penaltısı?” diye
sorduklarında “Daha ölmediğimi ispat etmek istedim. Uzun zamandır
denemiyordum.” der. Aynı Totti, bir Juventus maçı sonrasında ise şunu
söyler:
"Juventus maçında Panenka penaltısı
atacaktım. Karşımdaki arkadaşım Buffon olunca ayıp olur dedim. Keşke atsaydım,
kaçırmazdım.”
CHİ Mİ CRİTİCA NON CAPİSCE Dİ
CALCİO
Bir çokları Totti’yi hep eleştiren taraf
oldu. Real Madrid’in teklifini reddetmesini, büyük hedeflerinin olmamasını,
tribünlerle fazla iç içe olmasını. Onun bütün bu eleştirilere yanıtı ise
oldukça basit:
"Chi mi critica non capisce di
calcio" (Beni eleştiren futboldan anlamıyordur)
Bu arada yanlış duymadınız, 2004 yılında
Real Madrid’in çok yüksek bir bedel karşılığında transfer teklifini reddetti. O
dönemki Madrid’i hatırlarsınız, Zidane’lı, Raul’lu, Ronaldo’lu takım. Roma’nın
başkanı Franco Sensi, yola beraber çıktığı oyuncusunun gitmek istemediğini şu
sözlerle duyurmuştu:
“Bu paraya Colosseo’yu bile satarız ama
Totti’yi asla.”
Salih Uçan’ın Roma’ya transfer olduğunu
duyunca en çok Totti ile aynı takımda olacağı fikri beni heyecanlandırmıştı.
Yanılmamışım. Geçenlerde Francesco Totti hakkındaki soruya şöyle yanıt verdi: ''Totti yaş bakımından arkadaşlığın
ötesinde. Bir ağabey, bir baba gibi, 40 yaşında şu anda. İnanılmaz soğukkanlı.
Yapı olarak sessiz, daha çok kendi başına takılıyor.''
2012 yılından beri direksiyon tanıdık,
güvenilir bir isme emanet, Zeman. Takım en son onun döneminde şampiyon olmuştu,
o günden beri hala şampiyonluğu kovalıyor. Totti ise çocukluğundan beri giydiği
forma ile bu sene 39 yaşında ikinci şampiyonluğunu kovalıyor. Hala Roma’ya aşık,
hala Roma ona aşık. Bu yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Temsilciler
Meclisi’ndeki oylamalarda Totti’ye beş oy çıktı. Şaka değil. Ancak ülkedeki
seçim kanuna göre Totti 50 yaşından küçük olduğu için aday olamıyor. Ama
İtalyan medyası şimdiden ileride aday olursa kazanır mı ihtimalini tartışmaya
başladı.
Roma tarihin en değerli oyuncusu için
filmin sonu gittikçe yaklaşıyor. İmparator şimdiden oğlunu yerine hazırlamaya
başladı bile. Dokuz yaşındaki oğlu Cristian Totti, 10 numaralı Roma formasını
sırtına geçirdi. Francesco Totti’nin yaşam tutkusunun adı futbol. Sokak
aralarında başladı, tribünde büyüdü, sahada efsaneleşti. Pes etmesi ve arkasını
dönmesi için çok sebebi vardı, o kalmayı tercih etti. Bugün ise kendisini seven
sevmeyen herkese teşekkür ediyor:
“Sizi tribünde görüyorum ve beni izlediğinizi
hissediyorum. Size kim olduğumu 90 dakika içinde anlatamam ama bütün yüreğimle
doldurduğum bir 90 dakika verebilirim. Bir futbolcu olarak tüm kariyerimi size
verdim. Hepinize teşekkür borcum var. Bana birine verilebilecek en saf hediyeyi
verdiniz: Mücadeleye devam etme gücü!”
Totti Fıkraları:
|
|
· Totti bir gün mahkemededir. Hakim
Totti’den savunma ister. Totti de Panucci, Mancini, Chivu, Candella der.
|
· Totti terastadır.
Ilary blasi : Francesco içeriye gel yağmur yağıyor Totti: Burada da.. |
· Totti bir seyahat acentasına telefon
açar ve "Roma-Milano uçakla ne kadar sürüyor?" diye sorar. Acenta
görevlisi "Bir saniye efendim" der ve Totti teşekkür edip telefonu
kapatır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder