1 Aralık 2015 Salı

Son Mohikan

Gerrard’ın, Pirlo’nun, Lampard’ın, Xavi’nin valizi alıp, gözleri buğulu yuvadan ayrıldığı şu dönemde, bizler de yarı hüzünlü, yarı meraklı izliyoruz bu vedaları. Fonda inceden bir Selami Şahin çalıyor, “Eskilerden kim kaldı?”. Sahi “O”ndan başka kaç bayrak adam kaldı yeşil sahalarda?

Roma. Kimileri için bir imparatorluk, kimileri için Katolikliğin kalbi, kimileri için Avrupa’nın gezilecek güzel bir şehri, benim için ilk öykümü kaleme aldığım bir anı, Francesco Totti için ise bütün bunlardan çok daha fazlası. 2800 yıllık geçmişe sahip bu şehir, tarih boyunca Sezar’dan Neron’a kadar bir çok imparator görmüştür. 2000’li yıllara gelindiğinde ise, Roma sokaklarında halen hükümdarlığını sürdüren tek bir isimden söz etmek mümkün; Francesco Totti.

Totti, Roma doğumludur. Doğduğundan beri Roma’yı tutar. 13 yaşında kulübe imza atmış, 21 yaşından beri de kaptanlığını yapmaktadır. Çocukken Milan’dan gelen teklifi “Ben Roma’da oynayacağım,” diyerek reddetmiştir. Bütün çocukluğu Roma’nın bir arka mahallesinde top oynayarak geçmiş bir çocuk için pek de şaşılacak bir durum değildir aslında. Sekiz yaşında oturduğu semtin takımında oynamaya başlayan bu ufaklık, 13 yaşında Milan scout ekipleri tarafından keşfedilince, Roma kulüpleri de tehlikenin farkına varıp Totti ailesinin kapısını çalmıştı. Hem Roma hem Lazio bu genç yeteneği renklerine bağlamak için annesi Fiorella’ya dil dökmüş, annenin tercihi ise Roma kulübü olmuştu. Daha sonraları o döneme ait anılarını anlatan Francesco, “Annem ve babam Roma ya da Lazio’dan birine gidebileceğimi söyledi. Ardından annem tuttuğum takım olan Roma’yı seçti. Eğer Lazio’yu seçseydi sanırım onu öldürebilirdim!” diyecekti. Daha küçük bir çocukken oğlunu alıp Vatikan’a koşan anne Fiorella, o gün Papa II. Jean Paul’un oğlunun saçlarını okşayacağını bilmiyordu. Ama bu sarışın çocuğun hayatında Roma’nın ne ifade ettiğinin ilk günden beri farkındaydı.


ROMALI FRANCESCO

Genç takımla geçen iki yıldan sonra, 1993 yılında dönemin teknik direktörü Vujodin Buskov, Brescia ile oynadıkları bir maçta dakikalar 87’i gösterirken Totti’yi ilk defa A takım formasıyla oyuna alıyordu. Üç dakikalık o tecrübe Totti’nin hayatının en önemli anıydı. Bir sonraki sezon ilk 11’de forma giymeye başlayan henüz 17 yaşındaki bu genç, artık Serie A’da dikkatleri üzerine çekmeye başlamış, o sezon ilk golünü de atmıştı.

Bu arada önce Cesare Maldini teknik direktörlüğündeki U-18, sonra ise U-21 milli takımlarında İtalya forması içinde parıldıyordu. Bir atasözü vardır, “Roma bir günde inşa edilmedi,” der. İşte Totti ile Roma şehrinin kaderi de aynıydı. Onun da kariyerinin en efsane yıllarını inşa etmeye başladığı 1997 yılında, Roma’nın teknik direktörlük koltuğuna kurt hoca Zdenak Zeman oturmuştu. O güne kadar forvet arkasında oynayan Totti, Zeman ile beraber hem takımın kaptanlığına hem de sol açık mevkiine evriliyordu. 4-3-3 sisteminde oynayan bu yeni Roma’da, kaptan iki sezonu 30 gol ile kapadı. 21 yaşına gelmiş, eski Roma Tanrılarını aratmayacak kadar yakışıklı bu adam tribünlerin de çoktan sevgilisi olmuştu. Cezalı ya da sakat olduğu maçları küçüklüğünden beri gittiği güney tribününde izliyordu. Yine böyle maçların birinde klişeleşecek bir pankart açılmıştı: No Totti no Party. Totti yoksa parti de yok! Kimi zaman formasının içine giydiği mesaj içerikli tişörtleriyle, kimi zaman tribünlere koştuğu gol sevinçleriyle her çıktığı maçta “ben de sizden biriyim,” derken, tribünlerde sırf onu izlemek için gelen taraftarlarla doluyordu. Spor gazetelerinde ismi daha büyük puntolarla yazılmaya başlayan ve özel hayatı da artık takip konusu olmuş bu adamı en özel kılan hiç şüphesiz Roma şehrine olan aşkı oldu.
“Bir gecede altı kızla dışarı çıktım. Hepsini birbiriyle aldattım ama Roma’yı asla aldatmadım.”




TREQUARTİSTA

Zeman’ın ayrılığının ardından Roma sokaklarına, çalıştırdığı her takımı şampiyon yapan Fabio Capello gelmişti. Gelir gelmez bütün sistemi Totti’nin üzerine kurduğu bir oyun anlayışı oluşturdu. Ve ilk iş, kaptanın pozisyonunu değiştirmek oldu. İtalyanlar futbola kendi terimlerini kazandırmayı çok sever. İşte Francesco Totti de gole dönük, modern 10 numara anlamına gelen “trequartista” olarak ilk sezon hem 13 gol attı, hem de İtalya’da yılın oyuncusu seçildi. Zeman’ın 4-3-3’ünden Capello’nun 5-3-2’sine geçen Roma’da Totti leblebi gibi goller atıp, şehrin en golcü adamı oldu. Ve takım Capello ile ikinci sezonda Juventus’u geçip Serie A şampiyonluğuna uzandı. Tribünler kaptanlarına artık yeni bir isim de vermişti: “İl dio biondo” yani “Sarı İlah”.

Ama İtalya’nın dev ismi Juventus 2004 yılında Capello’yu transfer etmiş ve Roma için rüya dönem de son bulmuştu. O sezon içlerinde Galatasaraylıların da yakından tanıdığı Cesare Prandelli de dahil toplam dört teknik direktör değişti Roma’da. Ve sonunda koltuk eski öğrenci Luciano Spaletti’ye emanet edildi.

Bu arada milli takımda da işler pek iyi gitmiyor, Euro 2004’de İtalya gruptan çıkamıyor, Totti ise Poulsen’e tükürdüğü için üç maç ceza alıyordu. İtalyan basını faturayı ona kesmiş, “Sarı İlah” yerini sütunlarda “Aptal Sarışın”a bırakmıştı. Tipik bir İtalyan kıvrak zekasıyla Totti, o dönem hakkında yapılan tüm esprileri “Totti fıkraları” adı altında bir kitapta toplatıp yayınlattı, gelirini de UNICEF’e bağışladı. Ne kadar satmış olabilir ki diye küçümsemeyin. Bir milyon dolarlık bir gelirden bahsediyoruz.






NO TOTTİ NO PARTY

Bu arada Roma’da işler kötü gidiyordu. Ranieri, Montella derken Luis Enrique takımın başına geçmiş ama kimya bir türlü tutmamıştı. Kaptan, gol krallığı, altın ayakkabı kazanıyordu ama bunlar şampiyon olmaya yetmiyordu. Dedik ya, Totti bu tribünlerin çocuğu. 2010 yılı Lazio-İnter maçında, Roma’nın şampiyonluğa çok yaklaştığını gören Lazio, çelmeyi takmak için kolayca İnter’e yenildi. Kaptan ve takımının ekran başında izledikleri bu maç hepsi için hayal kırıklığıydı. Bir sonraki hafta İnter deplasmanına gideceklerdi. Maçın son dakikalarına kadar kaptan olarak oynayan Totti’nin içinden son bölüme gelindiğinde güney tribünündeki taraftar Totti fırladı. Balotelli’ye attığı kasıtlı tekmenin ardından itiraz etmeden soyunma odasına doğru yürürken, kupayı uzanmalarını engelleyen İnter’den intikamı kendince böyle almıştı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın dediği gibi, “Roma’da Totti’nin yanında değil karşısında duruyorsan şehirde ev tutma, otelde kal. Valizi toplamak kolay olur.”

Aslında bakarsanız 20 yılı aşkın süredir oynadığı takımdan vazgeçmemiş ve bu kadar süredir tek bir şampiyonluk yaşayabilmiş bir adamı anlatmak çok kolay değil. Kağıt üzerinde puan hesaplarında hep kaybeden ama oynadığı maçların oyuncusu, hatta yılın oyuncusu seçilen bir adamdan bahsediyoruz. Kaçımız kazanırken aslında kaybeden olmayı bunca yıl göğüsleyebilir ki? Roma’nın bu büyük gladyatörünün motivasyonu yine kendisi. Buna en iyi örnek; 2011 yılında yine şampiyonluktan uzak ama en azından Şampiyonlar Ligi’ne gitmek için ümitlerin olduğu bir dönem. Udinese maçı, skor 0-0. Roma bir penaltı kazanır, topun başında kaptan Totti. Arama motorlarında en çok tıklanan goller listesine girecek o meşhur panenka penaltısını atar. Maçın ardından “Neden Panenka penaltısı?” diye sorduklarında “Daha ölmediğimi ispat etmek istedim. Uzun zamandır denemiyordum.” der. Aynı Totti, bir Juventus maçı sonrasında ise şunu söyler:
 "Juventus maçında Panenka penaltısı atacaktım. Karşımdaki arkadaşım Buffon olunca ayıp olur dedim. Keşke atsaydım, kaçırmazdım.”


CHİ Mİ CRİTİCA NON CAPİSCE Dİ CALCİO

Bir çokları Totti’yi hep eleştiren taraf oldu. Real Madrid’in teklifini reddetmesini, büyük hedeflerinin olmamasını, tribünlerle fazla iç içe olmasını. Onun bütün bu eleştirilere yanıtı ise oldukça basit:
"Chi mi critica non capisce di calcio" (Beni eleştiren futboldan anlamıyordur)

Bu arada yanlış duymadınız, 2004 yılında Real Madrid’in çok yüksek bir bedel karşılığında transfer teklifini reddetti. O dönemki Madrid’i hatırlarsınız, Zidane’lı, Raul’lu, Ronaldo’lu takım. Roma’nın başkanı Franco Sensi, yola beraber çıktığı oyuncusunun gitmek istemediğini şu sözlerle duyurmuştu:
“Bu paraya Colosseo’yu bile satarız ama Totti’yi asla.”

Salih Uçan’ın Roma’ya transfer olduğunu duyunca en çok Totti ile aynı takımda olacağı fikri beni heyecanlandırmıştı. Yanılmamışım. Geçenlerde Francesco Totti hakkındaki soruya şöyle yanıt verdi: ''Totti yaş bakımından arkadaşlığın ötesinde. Bir ağabey, bir baba gibi, 40 yaşında şu anda. İnanılmaz soğukkanlı. Yapı olarak sessiz, daha çok kendi başına takılıyor.''

2012 yılından beri direksiyon tanıdık, güvenilir bir isme emanet, Zeman. Takım en son onun döneminde şampiyon olmuştu, o günden beri hala şampiyonluğu kovalıyor. Totti ise çocukluğundan beri giydiği forma ile bu sene 39 yaşında ikinci şampiyonluğunu kovalıyor. Hala Roma’ya aşık, hala Roma ona aşık. Bu yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Temsilciler Meclisi’ndeki oylamalarda Totti’ye beş oy çıktı. Şaka değil. Ancak ülkedeki seçim kanuna göre Totti 50 yaşından küçük olduğu için aday olamıyor. Ama İtalyan medyası şimdiden ileride aday olursa kazanır mı ihtimalini tartışmaya başladı.

Roma tarihin en değerli oyuncusu için filmin sonu gittikçe yaklaşıyor. İmparator şimdiden oğlunu yerine hazırlamaya başladı bile. Dokuz yaşındaki oğlu Cristian Totti, 10 numaralı Roma formasını sırtına geçirdi. Francesco Totti’nin yaşam tutkusunun adı futbol. Sokak aralarında başladı, tribünde büyüdü, sahada efsaneleşti. Pes etmesi ve arkasını dönmesi için çok sebebi vardı, o kalmayı tercih etti. Bugün ise kendisini seven sevmeyen herkese teşekkür ediyor:

 “Sizi tribünde görüyorum ve beni izlediğinizi hissediyorum. Size kim olduğumu 90 dakika içinde anlatamam ama bütün yüreğimle doldurduğum bir 90 dakika verebilirim. Bir futbolcu olarak tüm kariyerimi size verdim. Hepinize teşekkür borcum var. Bana birine verilebilecek en saf hediyeyi verdiniz: Mücadeleye devam etme gücü!”




Totti Fıkraları:

·      Totti bir gün mahkemededir. Hakim Totti’den savunma ister. Totti de Panucci, Mancini, Chivu, Candella der.
·      Totti terastadır.
Ilary blasi : Francesco içeriye gel yağmur yağıyor
Totti: Burada da..
·      Totti bir seyahat acentasına telefon açar ve "Roma-Milano uçakla ne kadar sürüyor?" diye sorar. Acenta görevlisi "Bir saniye efendim" der ve Totti teşekkür edip telefonu kapatır.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder