1 Aralık 2015 Salı

Arıza çocuklar

Onlar futbolun hırçın, kabına sığmaz, problem çocukları. Bazen rakiplerine, bazen takımlarına, bazen de takım arkadaşlarına zarar verdiler ama aslında en büyük zararları hep kendilerine. Neden böyle olduklarını anlamak çok zor? Aile mi, mahalle mi, zor bir çocukluk mu? Belki hepsi, belki hiç biri. Belki de bu kısma çok kafa yormamak lazım. Freud’un dediği gibi, “Bir puro, bazen sadece bir purodur.”

VINNIE JONES

Her arıza futbolcu gibi Vinnie Jones da kötü bir çocukluk geçirir. Babasından yediği yumruk sonrası 16 yaşında evi terk eder. Para kazanmak için inşaatlarda çalışır. Profesyonel futbol oynamaya başlayana kadar da her türlü kötü alışkanlığı vardır. Sonra Wimbledon FC günleri başlar ve sokaklardan yeşil sahalara transfer olan Vinnie Jones, kötü alışkanlıklarını bırakır ancak bıçkınlığı devam eder.

Asabi kişiliği ve sert oyun yapısının yanında, takımı için canını verebilecek bir karakteri vardı. Takım arkadaşlarından da aynı şeyi yapmalarını bekliyordu. Hatta sırf bu yüzden bir maçtan sonra sinirlendiği Warren Barton ve Dean Holdsworth isimli takım arkadaşlarını, Wimbledon formasını gururla taşımadıklarını düşündüğü için soyunma odasının duvarına asmıştı. Leeds United’da da rahat duramayan Vinnie Jones burada da ayağa top yapmasını istediği Bobby Davison ile yumruklaşır. Hatta işi abartıp, Davison’u pompalı tüfek ile tehdit edince kulüpten yollanır. Premier lig tarihinin en hızlı kart gören, “Balta” lakaplı futbolcusu “Nasıl bacak kırılır?” diye de bir kitap yazmıştır. Şaka değil gerçek.

Jones 1987'de Wimbledon'da terör estirdiği dönemde, futbol dünyası bir başka çılgın adam Paul Gascoigne'yi konuşuyordu. Maçlardaki sıradışı tavırlarıyla nam salan Gascoigne ve Jones bir maçta karşı karşıya geldiğinde kimse neler olacağını tahmin etmiyordu. Jones, taraftarlara beklediği gösteriyi yapmaktan geri durmamıştı. Sahanın ortasında Gascoigne'in testislerini patlatırcasına sıkan Jones’u, maçın hakemi kart bile göstermeye gerek duymadan "Çık dışarı" diyerek sahadan kovmuştur. Aynı zamanda dünya futbol tarihinde en kısa sürede görülen kırmızı kart olarak tarihe geçen bu olay sonrasında yaşananlar da ilginçtir. Sahada terör estiren Jones'tan bir hayli korkan Gascoigne, maçın ardından Jones'un soyunma odasına barışma amaçlı çiçek göndermiştir. Jones ise karşılığında, Gascoigne'ye tuvalet fırçası göndererek çizgisini bozmamıştır. 

Kendisini kızdıran gazetecinin burnunu ısırıp hastanelik edebilecek kadar gözü dönen insanla, komşusuyla kavga ettiği için kamu cezası alıp, cezasını çekerken battaniye dağıttığı yaşlı insanların durumunu görüp eve ağlayarak gelen duygusal insan aslında aynı iki kişidir.

Futbolu bırakınca beyaz perdeye adım atmış fena da rol yapmamıştır. Çocukken dövdüğü okul arkadaşları, o meşhur olunca vücutlarındaki yaraları gösterip “Jones beni de dövmüştü,” diye garip bir gurura kapılmışlardı.

1992’de piyasaya çıkan bir video film başta Vinnie olmak üzere, futbolun diğer sert çocuklarının arşiv görüntülerini içeriyordu. Bu türden bir futbolcu olmak isteyenlere çeşitli tavsiyeler bile veriliyordu. Filmin yayınlanmasının hemen ardından Vinnie bir rekorun daha sahibi oldu. İngiltere Futbol Federasyonu Vinnie’ye futbolun ününe leke sürdüğü gerekçesiyle tarihinin en büyük cezasını verdi: 20 bin sterlin.



MARIO BALOTELLI

Psikologlar ve sosyologlar için tez konusu olabilecek olaylara imza atan Balotelli’nin geçirdiği zor çocukluk belki bugünlerin izlerine sebep. Daha çocukken sağlık sorunları yüzünden defalarca ameliyat geçiren, zaten maddi durumu iyi olmayan ailesi tarafından daha fazla bakılmak istenmeyip küçük yaşta evlatlık verilen  ve yakın zamana kadar defalarca ırkçılığa maruz kalmış birinden bahsediyoruz. Tüm bu dönemlerde aradığı ilacı futbolda buldu. Inter, Manchester City, Milan, Liverpool ve son olarak yine Milan. Kariyeri boyunca ya sahanın en iyisiydi ya da berbat oynadı. Hiç ortalamada, vasat bir oyuncu olmadı. Yıllar sonra bu adamı bize hatırlatacak olan saha içindeki oyunu değil, dışarıda oynadığı oyunlar olacak. İşte onlardan bazıları:

*  Evinin banyosunda havai fişek fırlattı. Perde ve havluların tutuşmasıyla yangın çıktı.
*  Antrenmanda genç takım oyuncularına dart oku fırlattı. “Amacım makara yapmaktı,” dedi.
*  EURO 2012’de Almanya’ya attığı 2. golden sonra formasını çıkardığı için Fransız hakem Stephane Lannoy tarafından sarı kartla cezalandırılan Mario Balotelli, “Sanırım birileri vücudumu kıskandığı için bana sarı kart gösterdi” diye konuştu.
*  Erkek kardeşi ile Brescia’da bulunan bir kadın cezaevi çevresinde dolaşırken yakalandı. Polise bunun sebebini; “Sadece merak ediyorduk” diyerek açıkladı.
*  27 kez park kuralını çiğneyip ceza ödedi.

Bütün bu aşırılıklarının yanı sıra, duyarlı bir yanı olduğunu da itiraf etmek lazım. Çünkü bunları da yapan aynı Balotelli:

*  Yılbaşında 24 evsiz insanı toplayıp parti yapan.
*  Benzin istasyonunda herkesin deposunu full'leyen
*  Yılbaşında Manchester sokaklarında Noel Baba kıyafeti giyerek sokaktan geçenlere para dağıtan
*  İngiltere’de bir pub’a gidip, durup dururken bardaki herkesin hesaplarını ödeyen

Kariyeri boyunca bir sürü sıra dışı adamla da çalıştı. Onlar Balotelli’nin hayatına dokunurken, hiç şüphesiz o da bu adamların anılarına girecek izler bıraktı. Futbol dünyasının “özel adamı” Mourinho şöyle anlatıyor:

“Mario komik bir oyuncuydu. İnter'de geçirdiğim iki yıl için sadece Mario hakkında 200 sayfalık bir kitap yazabilirim. Ama kitap bir dram hikayesi değil, bir komedi olurdu. Şampiyonlar Ligi'nde Kazan deplasmanındaydık. O maçta bütün forvet oyuncularım ya cezalı ya sakattı. Ne Milito, ne Eto'o. Elimde kullanabileceğim sadece Mario vardı. Mario, oyunun 42. dakikasında sarı kart gördü. Devre arasında 15 dakikamın 14 dakikasını sadece Mario'ya ayırdım. Ona, yedekte başka forvetim yok, seni çıkartamam, sakın kimseye dokunma, sadece topla oyna, topu kaybettiğinde reaksiyon gösterme, biri seni provoke ettiğinde sinirlenme, hakem hata yaptığında tepki gösterme, LÜTFEN Mario dedim. Dakika 46 kırmızı kart."


ERIC CANTONA

1966 İngiltere için harika bir yıldı. Tarihlerinde ilk ve son kez Dünya Kupası’nı kazanmışlardı. Fakat çok daha önemli bir şey vardı. O yıl Eric Cantona dünyaya gelmişti. Hırçın, arıza, sert ama bir o kadar da saygı duyulası bir isim. Yakası kalkık forması ile yeşil sahanın stil ikonu, cool gol sevinçleri ile şahsına münhasır bir kişilik. Futbol dünyasının en çok saygı duyulan bu delisi, Düşler Tiyatrosu Manchester United tarihine de damgasını vurdu. Öyle ki, o gittikten sonra Manchester United yakalı forma giymedi. Eric sahadaki futboluyla, karakteriyle İngilizleri o kadar etkilemiş olacak ki, George Best onun hakkında: '' Onunla aynı takımda olmak için içkiyi bile bırakırdım.'' demiştir. Onu bu kadar özel kılan, saha içindeki nefis futbolunun yanı sıra, tabii ki imza attığı sıra dışı olaylar. İşte bazıları:

*  Leningrad’daki bir hazırlık turnuvasında maçı yöneten Kızıl Ordu’lu bir askerin yüzüne tükürdü. Diplomatik bir vukuat olmaması için Fransa Konsolosluğu devreye girdi.
*  Martigues’de kiralık oynarken Fransa Kupası’nda 5–0 kazandıkları maçta kendisine hakaret eden bir taraftara küfredince kariyerinin ilk kırmızı kartını gördü.
*  Auxerre’de antrenman sahasındaki karları temizlemeyi reddeden takım arkadaşı kaleci Bruno Martini’ye kafa attı.
*  Milli takım hocası Henri Michel, Çekoslovakya’yla yapılacak hazırlık maçında Cantona’yı oynatmayacağını açıklayınca televizyona çıkıp “Onun tam bir bok çuvalı olduğunu düşünüyorum” dedi. Bu sözlerden ötürü bir yıl milli takımdan men edildi.
*   Montpellier’de oynarken Lille maçının ardından takım arkadaşı Jean-Claude Lemoult’nun yüzüne kramponlarını fırlattı ve yumruklaştılar. Önce kulüpten gönderildi, ancak daha sonra cezası azaltıldı.
*    Nimes’de oynarken bir maçta topu hakeme fırlattı. Bir ay ceza almıştı ki disiplin kuruluna ifade vermeye gittiğinde komite üyelerinin hepsine tek tek “salak” dedi ve cezası iki ay artırıldı. Bunun üzerine futbolu bırakacağını açıkladı.

Ama Cantona’nın arşivlere geçen en meşhur olayı 1995 yılında Manchester United-Crystal Palace maçında yaşandı. Dakikalar 48’i gösteriyordu Shaw, kaleci Schmeichel’ın yolladığı uzun topu Cantona ile omuz omuza takip ediyordu. Sonrasında Cantona, Shaw’ın darbesine oyun kuralları dışında karşılık vererek Palace’lı oyuncunun yere düşmesine neden oldu.  Hakem hareketi kırmızı kartla cezalandırdı takiben Eric malzemeci Norman Davies’le beraber soyunma odasına doğru yürümeye başladı. Taraftarlardan biri çıkışın oraya gelip Cantona’ya küfür etmeye başladı. Kendini tutamayan futbolcu bariyerlerin üzerinden uçarak o taraftara adeta kung-fu tekmesi atıp yumruklar savurdu. Bu olayın ardından Cantona, United tarafından 20 bin pound’luk bir cezaya çarptırıldı. Federasyon da Fransız yıldıza 9 ay futboldan men ve 10 bin pound’luk para cezası verdi. 



MARCO MATERAZZI

Arızalığının yanına bir de çirkefliği eklememiz gereken oyuncu. Futbolu Inter’de bırakan, -ki hepimize acaba bütün arıza futbolcuların yolu bir şekilde Inter’den geçiyor mu, diye düşündürten, kariyeri boyunca sayısız sarı ve 25 kırmızı kart (sadece üçünü Everton’daki ilk sezonunda gördü) gören sert çocuk Materazzi. Sağlam fiziğiyle her taraftarın takımında görmek isteyeceği güçlü bir stoper. Ama aynı zamanda her an kırmızı kart görüp takımını yalnız bırakması muhtemel bir saatli bomba.

Onu unutulmazlar arasına sokan 2006 Dünya Kupası finalinde Zidane ile girdiği diyalog. Fransız futbolcunun ailesine küfür edince, Zidane kendini tutamayıp kendisine kafa atmış, kırmızı kart ile takımını penaltı atışlarına kalacak maçta yalnız bırakmış ve daha da kötüsü kupayı İtalya evine götürmüştü. Bu olay zaten futbolu o sezon bırakmaya karar vermiş Zidane’ın bir nevi futbola vedası oldu. Yıllar geçti, üzerine çok şey yazıldı, hatta bu olayın bir de heykeli yapılıp Fransızlar tarafından sergilendi.

Materazzi bu, sadece bir olay ile arızalar listesine giremeyecek kadar arıza bir adam. Zamanında ünlü İtalyan gazetesi Corriere della Sera Materazzi’nin, rakip oyuncular karşısında, kökenden erkekliğe varana kadar en can alıcı noktalarda damara basmak da dahil olmak üzere usta bir provokatör diye ün saldığını belirtmişti. 2004 yılında Inter-Siena maçında Sienalı savunma oyuncusu Bruno Cirillo soyunma odasında Materazzi’nin yumruklarına maruz kalmıştı. Cirillo’nun dudağı patlarken, Materazzi iki ay ceza almıştı. Sahada, oyun sırasında sakatladığı futbolculardan ise uzun bir liste olur.

Dedim ya, konu arıza futbolcular olunca Inter listede başı çekiyor. Ve enteresan bir şekilde bu arızaların yolu illa Mourinho ile de kesişiyor. Mourinho da arıza olduğundan mıdır bilinmez, bu adamların en sevdiği teknik direktör hep kendisi. Boşuna “özel adam” değil anlayacağınız. Inter ile üç kupa kaldıran Jose Mourinho, kulüpten ayrılırken, Materazzi yanına gidip sarılmış, ikili uzun süre ağlamış ve kameralar bu anı kaçırmamıştı. Tepkilerini abartılı dışa vuran, fevri insanların fazla duygusal olduğu söylenir. Yalan olmasa gerek.


JOEY BARTON

Futbola damgasını vuran bu sert abiler bugün futbola devam ediyor olsa nasıl olurdu sorusunun vücut bulmuş cevabı Joey Barton. Üniversitede felsefe eğitimi alıyor, boş zamanlarında Eflatun okuyor, dünya siyasetini yakından takip edip sosyal medya hesabından sivri eleştiriler yapıyor. QPR’ın oyuncusu olup Marsilya’da kiralık bulunan Joey Barton’ın yolu hapishaneden dahi geçmiş. Newcastle United da oynadığı dönemde bir bar kavgasına karışıp 6 ay hapis cezası aldı. Daha önce de Manchester City’de oynadığı dönem oldukça “renkli” bir kişilikti. Bir partide tişörtünü yakmaya çalışan çocuğun gözüne sigara sokmuş, Tayland kampında Everton taraftarı bir çocuğu tokatlamıştı. Takım arkadaşı Ousmane Dabo‘yu tanınmayacak hale sokması ve mahkeme tarafından 4 ay hapis, 200 saat kamu hizmeti cezasına çarptırılması da imzası olan olaylardan biriydi.

2012 yılında Fransız ekibi Marsilya’ya kiralanan Barton alışmış olduğumuz futbolcu açıklamalarının aksine takıma “Çok büyük bir kulüp olduğu için” değil kız arkadaşının hamile olduğu ve paraya ihtiyacı olduğu için geldiğini söylemişti. Günümüz dünyasında sosyal medyanın yeri de büyük kuşkusuz. Joey adeta bir fenomen gibi bunu da iyi kullananlardan. Margaret Thatcher öldükten sonra attığı tweet de tam kendisine yakışacak cinsten:

“Huzur içinde uyu derdim ama bu doğru olmazdı. Cennet varsa bile o yaşlı cadı orada olmayacaktır” 

Steven Gerrard ile aynı mahallenin çocuğu oldukları bilgisini de buraya ekleyecek olursak, geriye bize söyleyecek tek bir şey kalıyor, hayat aslında adil ama farkında olmayan biz miyiz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder