23 Ekim 2011 Pazar

Borcuna borç katmaya geldik...

Futbolu sevdiğim kadar iyi taraftar olabilen insanları da sevdim. İnadına sevebilenleri, başı öne eğilmeyenleri, sahadaki takım ruhunu kaybetse bile, tribünde taraftarlık ruhunu kaybetmeyenleri...

Bu yazı; “İnadına Beşiktaş” diyerek Kayserispor maçında tribünleri dolduran, Kiev maçında ‘tel tel dökülen’ takımını izleyip başı dik duran ve ‘Portekizli lobisi’ne, ‘sirk takımı’na rağmen 344 dakikadır gol atamadığı halde Beşiktaş ruhunu kaybetmeyen taraftarlar için yazılmıştır.
Bu yazı kulübü sorumsuzca borç batağına sürükleyen, seçilirken “yeni dönemde Beşiktaş Kulübü’ne başkan değil, camianın lideri olacağım” deyip, para harcayarak lider olunacağını zanneden bir başkan için yazılmıştır.

Her sene yeni oyuncu/hocadan kurulan takımdan takım olmayı beklemek...

Yıldırım Demirören kulübü devraldığında borç hanesinde yazan 32 milyon dolar, bugün 400 milyon TL oldu. Bunun içinde kulübün Demirören’e borcu da dahil. “Borcu” diyorum çünkü kendisi her seçimde, tekrar seçilmediği takdirde bu parayı alacağını kongre üyelerine mutlaka hatırlatıyor. Geçen 7 yılda 84 futbolcu alındı, 8 teknik direktörle çalışıldı. İsimlerini saymaya kalksak en iyi Beşiktaşlı bile şaşırır. Rüştü, Ekrem, Ernst, Holosko hariç takımda 3 yıldır oynayan başka futbolcu yok. Transfer politikasında amaç, “eksik bölgeleri kapayıp güçlendirmek böylece kupayı kaldırmak” diye biliyorduk. Ancak Beşiktaş bu kadar oyuncu, bu kadar hoca ile sadece 1 kere lig şampiyonu olabildi, Avrupa’yı ise hiç konuşmuyoruz bile.

Bir Portekizli, bir İspanyol, Bir Brezilyalı ve bir Türk birgün...

Sezon başladığından beri hep Portekizliler eleştirildi. Takımla anlaşamayan, sahada sorumluluk almayan bu ‘çete’nin başarısızlıkta payı büyük, doğru. Ancak sadece onlar mı? Futbolcu olmaktan uzak yaşayan bir İspanyol orta saha, kariyerinin son 8 yılında “sadece 13 gol” atabilmiş bir Brezilyalı forvet ve son olarak Kiev maçında ofsayt kurallarını dahi bilmediğine inandığımız, “futbol zekası” denen şeyden uzak bir Türk sol bek de en az onlar kadar sorumlu değil mi?

Kaptanlık bantı yere düştü bir kere...

Hakkı Yeten, Vedii Tosuncuk, Recep Adanır, Süleyman Seba, Sabri Dino, Nazmi Bilge, Zekaria Alp, Vedat Okyar, Sanlı Sarıalioğlu, Mehmet Ekşi, Samet Aybaba, Rıza Çalımbay, Mehmet Özdilek, Tayfur Havutçu ve İbrahim Üzülmez. Bu isimler arka arkaya okunduğunda saygı duruşuna geçen Beşiktaşlılara, “kaptan” olarak Guti sunuldu, Quaresma sunuldu. Ancak asıl soru, İbrahim Toraman kaptanlık bantı için İbrahim Üzülmez ile tartışıp, kaptanın kariyerini bitirmesine sebep olduğunda, bantın günün birinde Portekizlilere gideceğini acaba hiç düşünmüş müydü?

Beşiktaş taraftarı geçen 7 yılda verdiği sözleri tutmayan başkanına “bir kez daha” inanmaması gerektiğini eminim öğrenmiştir. Acaba başkan parayla saadet olmadığını öğrendi mi, işte ben asıl onu merak ediyorum...

23.10.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder