1992
yapımı Wesley Snipes'ın oynadığı bir film var. White Men Can't Jump. Türkçe'ye “Beyazlar Beceremez” diye çevrilmiş şahane bir filmdir. Filmdeki
son sahnede beyaz adamın melez kız arkadaşı artık kumarı bırakmasını söyler.
Adam bu sefer kazanma sözü verir. Kadın “kazanman önemli değil, bazen kazanmak aslında kaybetmektir” der. “Ve bazen kaybetmek ise aslında kazanmaktır.”
Adam bu sefer kazanma sözü verir. Kadın “kazanman önemli değil, bazen kazanmak aslında kaybetmektir” der. “Ve bazen kaybetmek ise aslında kazanmaktır.”
Beşiktaş
için sezon başında tüm “Veda”
dedikleri ve tüm “Feda” ettikleri,
herkesi korkutup, bu sezondan ümidi kesmelerine sebep olmuştu. Başta ben olmak
üzere herkes, Samet Aybaba’nın teknik direktörlüğe getirilmesini çok eleştirmiştik.
Yapamaz, bu hocayla olmaz dedik. Quaresma yıldız, o giderse taraftar stada
gelmez dedik. Ve bunun gibi niceleri. Yani sezon başında herkes için kaybetmiş
bir Beşitaş vardı.
İşte
o kayıptan yeniden doğdu Beşiktaş. Kaybedenin
korkacak birşeyi olmadığı gerçeğinden, güzel futbol oynamak için çıktılar
sahaya. Başta Samet Aybaba’dan özür
dilemek isterim. Abartma diyenler çıkacaktır elbet, zira tabii ki beklenti
bir Alex Ferguson olması değil. Ancak hatırlarsanız Samet Hoca bu yola
çıktığında imza törenindeki kıyafetinden tutun da, kendisinin Beşiktaş’a değil,
Beşiktaş’ın Hoca’ya hayırlı olduğunu bile söylemiştik. Bugün sahada gördüğümüz
ise, oyunu iyi okuyan, elindeki oyunculardan en ideal 11’i kuran ve takımı en
iyi şekilde motive eden bir Hoca. Aslında başarının arkasındaki temel taşlardan
birini de yine kendi söylüyor:
“Tesislerde kapıya kadar geliyorum, bir sürü
sıkıntı, sorun. Içeri giriyorum ev gibi geliyor bana. Sorunlarımızı içimizde
çözeriz.”
Neticede,
son haftalarda birlikte oynamaktan keyif
alan futbolculardan kurulu bir oyun izletiyor bize Beşiktaş. Içlerinden
biri yavaşladığında diğerlerinin yardıma geldiği; gollerinde kontratak değil,
kapalı defansı açan, pozisyon yaratıp gole giden, üretken bir takımdan
bahsettiriyor. Evet belki çok gol atarken, aynı zamanda çok gol de yiyor ama bu
da başka bir heyecan yaratıyor bu oyunu sevenlerde.
Futbol,
adı üstünde eğer bir oyunsa, işin içinde eğer bir şov da varsa, bu işte başrolü
oynayan teknik direktör ve futbolcuların
önceliği, keyif veren bir maç çıkarmaktır. Taraftar hop oturup hop
kalkmalı, heyecanlanmalı, pozisyonları alkışlamalıdır. Işte Beşiktaş son birkaç
haftadır bunların hepsini çok iyi yapıyor. Haftada bir maça çıkıyor olmaları,
Necip ve Oğuzhan gibi genç oyuncularının olması, rakiplerinden bir adım önde
çıkmalarını sağlıyor lig maçlarına. Hadi hepimiz itiraf edelim, lig başlarken
şampiyonluk yarışında ihtimal vermediğimiz Beşiktaş, bugün herkese “neden olmasın” dedirtiyor.
Kazanmak ve kaybetmek arasındaki çizgi çok
ince. Ne zaman çizginin ne tarafında olacağın belli değil. Filmle başladım
ya yazıya, bitirirken yine bir film sahnesi geldi aklıma:
Hacı
takımı çalıştırırken herkesin aklına kazınması gereken cümleler çıkar ağzından:
“Hayat futbola fena halde benzer. Futbol
şahsi beceri gerektirir; ama aslında toplu oynanan, insanların bir takım
halinde oynadıkları bir oyundur. Hayat da öyle değil mi? istediğin kadar
yetenekli ol, iyi bir takımın yoksa kaybedersin.”
(Dar
Alanda Kısa Paslaşmalar)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder