Beşiktaş
taraftarı dün yine öldü öldü dirildi. Maçın ilk yarısı sanki deplasman
takımıymış gibi oynayan, ayağında top tutamayan bir Beşiktaş, buna karşın
oyunda hakimiyet kuran bir Antalyaspor vardı. Sonra Oğuzhan’ın oyuna girmesi
ile kalan 35 dakikada aynı Beşiktaş 5 gol pozisyonu buldu.
Oğuzhan’ın
sonunda oyuna girişi, takımın dikine çıkışlarına büyük fayda sağladı.
Fernandes’e bağımlı pas trafiğini zenginleştirdi. Oğuzhan hücuma çok etkili bir
oyuncu. Hal böyle olunca da skora etki edecek pozisyonlar o oyundayken
yaratılıyor. Yani bir teknik direktörün seveceği, ayağına güveneceği türden.
Oyuna girmesi hem takımın oyununa hem pozisyon zenginliğine bu kadar coşku
getiren bir oyuncuyu neden ilk 11’de sahaya sürmez Samet Hoca bilinmez.
Son
haftalarda Beşiktaş’ın kadro seçimleri çok eleştiriliyordu. Bu hafta Oğuzhan’ın
oyuna geç girişi ile bu eleştiriler haklılık payını korudu. Dentinho ve
Toraman’ın yokluğunda Sivok’un kadroya alınmayışı da çok tepki çekti. Ancak
sonradan öğrendik ki, maçtan kısa bir sure önce Sivok hocasına “sadece
15 dakika oynayabilirim” demiş. Anlayacağınız Escude ve Ersan Gülüm beraberliği
tamamen zorunluluk.
Savunmanın
göbeğinde Sivok yok, Toraman yok. Daha ileri çıkın Almeida yok, Niang yok. Bu
önemli oyuncuların olmadan 3 puan alabiliyorsan, daha ne olsun. Bin şükür!
Oynayanlara
bakınca, daha ilk 11 listesi elimize ulaştığında Veli ve Necip’i beraber
görünce “eyvah” diyoruz, dün de dedik. Fernandes deseniz “o eski halinden eser
yok şimdi.” Belki bir yıldız değil ama istikrarlı oyunu ile takıma fayda
sağlayan Hilbert, yeni yeni toparlayan Mustafa Pektemek, oyunun gidişatını
değiştiren Oğuzhan ve iştahlı oyunu ile
Olcay Şahan.
Mustafa
Pektemek geçen haftadan bu haftaya bile çok değişmiş. Sakatlıktan yeni çıkıyor, oynadıkça daha iyi olacak çok açık. Antalya karşısında belki son vuruşlarda çok
etkili değildi ancak biraz sabır. Beşiktaş’ın tüm ataklarında Mustafa’nın emeği
var. Şimdi ihtiyacı olan daha çok oynamak, takımın paslarla onu daha fazla
beslemesi ve güvenildiğini hissetmek.
Ve
son olarak gelelim, golden sonraki tepkisiyle çok eleştirilen Olcay Şahan’a.
Neymiş, Olcay taraftara tepki göstermiş, nasıl gösterirmiş. Geçen yıl hatırlar
mısınız yıldız Quaresma aynı taraftara “al formayı sen oyna” demişti de, kimse
ses çıkarmamıştı. Nasıl çıkaracaksın adam yıldız. Öte yandan hırslı ve iştahlı
oynayan, bir de gol atan Olcay’ı tepki gösterdi diye linç edeceksin. Kimsenin
Beşiktaşlılığı sorgulanmaz, önemli olan kendine “bu renkler için ne
yapıyorsun?” sorusunu sormak. Olcay, siyah-beyaz için bu sezon 10 gol atmış.
Takımın en çok gol atan oyuncusu. Unutan olduysa hatırlatayım istedim.
Golden
sonra “atar yapmak” nasıl Beşiktaş futbolcusuna yakışmaz ise, son yılların en
yürekli takımının oyuncularını yerden yere vurmak da Beşiktaş taraftarına
yakışmaz. Teknik direktöre kızıp, kızına su şişesi fırlatmak ise bırakın
taraftarlığı, insanlığa yakışmaz.
Beşiktaş’ın
en önemli değerlerinden biri Baba Hakkı, tribünde taraftarlar karşı takıma
küfür ettiğinde, durur, tribüne döner, elini beline koyup dik dik bakarmış.
Tribünler sus pus. Bir Fenerbahçe maçında taraftarlar Fenerli futbolculara
küfür ediyor diye, “bu küfür eden taraftarlar dışarı çıkarılmadıkça oyuna devam
etmiyorum” diyecek Beşiktaşlı duruşuna sahipti. Şüphesiz ki, onun da Beşiktaş
taraftarı gibi baba yüreği vardı, döverdi de, severdi de. Ama elinizi bir
vicdanınıza koyun, Baba Hakkı takımın hocasının kızına su şişesi atana ne
yapardı, siz söyleyin.
Bugün
Beşiktaş’ın “Babalar Günü.” Ölümünün 24. yılında, Baba Hakkı’dan Beşiktaş’a
kalan en büyük miras “duruşu”dur. Cemal Süreya’nın da dediği gibi; “Tek kişiden
kalabilen en çok şey.”
Anlayana…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder