İki gündür futbolsever herkes nefesini
tutmuş Fatih Terim-Galatasaray-Milli Takım üçgeninden çıkacak sonucu
bekliyordu. Başarısız tablo çizen Milli Takım için hiç şüphe yok ki, en doğru
isim Fatih Terim. Ancak zamanlama sebebiyle “derin Galatasaray’dan tutun da
rakiplerin Galatasaray’ı bitirmek için ortaya attığı bir proje” olduğuna kadar
bir çok komplo teorisi ortalıkta dolaştı.
İşin bu kısmına, varsayımlara hiç değinmek
istemiyorum. Benim için bu sürecin ve kararın iki önemli sonucu var. Birincisi
“ne yazık ki Türk futbolunun hali”. Alt
yapısı üretemeyen, yabancı yıldızlara bağımlı ve konu Milli Takım çalıştırmak
olduğunda sadece tek bir Hoca’nın kurtarıcı rolü oynayabildiği bir futbol
yapısından bahsediyoruz. Sokak aralarında bile top peşinde koşulan bu
ülkede ne hak ettiği kadar futbolcu ne de teknik direktör yetiştirebiliyoruz.
Profesyonel kulüp yöneticiliğini bilmiyor, bazı yöneticilerin rekabetle nefreti
birbirine karıştırması sonucu, taraftarları deplasmana götüremiyoruz. Ancak
diğer yandan uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapmaktan bahsediyoruz.
Bu mevzuu o kadar uzun ve derin ki, değil
yazı kitap konusu olur. O yüzden bunu bırakıp ikinci sonuca geçelim, yani Fatih
Terim’e. Galatasaray’ın ciddi yatırımlar yaptığı, Avrupa’ya gözünü çevirdiği ve
sürekli yükselen başarı peşinde koştuğu dönemde, Fatih Hoca ile yolların
ayrılması ihtimali taraftarın Florya’ya dökülmesine sebep oldu. Ve biz bir kez daha anladık ki, Fatih Hoca
Türk futbolunun çok daha üzerinde bir akil adam. Bunu sadece “her başı
sıkışanın” kendisine başvurmasını referans alarak söylemiyorum. Hoca;
- · Her çeşit futbolcuyu “koşan/oynayan” oyuncuya dönüştürür.
- · Çalıştığı kulübün başkanı ile sorun yaşasa bile takımın tek yöneticisi her zaman kendisidir. Ne ilk 11’ine, ne başarısına, ne başarısızlığına karıştırır.
- · Yıldız oyuncu kaprisi yaşamaz, yaşatmaz.
- · Taraftarın sadece Hocası değil, bazen kaybedilmiş bir babanın boşluğudur.
Bugün bakıyorum, bir çok futbol adamı
Hoca’nın hem Galatasaray hem Milli Takım’ı çalıştırmasını eleştiriyor. “Bu
sistemle her iki takım da başarılı olamazmış, bu bir çeşit kumarmış” gibi
düşünceler var. Ben Hoca’nın “yine”
başarılı olacağına inanıyorum. Çünkü her şeyden önce en büyük silahı
samimiyeti. Hiç bir karşılık beklemeden “milli dava” diye yola çıkan bir teknik
direktörle, futbolcuların çok daha “milli” oynayacağına yani savaşacağına
inanıyorum. Önümüzdeki ilk maça çıkarken soyunma odasında “amiyane tabiriyle
verilecek gazı” hayal edebiliyorum. Böyle zor bir tempoya Türkiye’de başka
hangi Hoca cesaret edip, “varım” derdi diye düşününce Fatih Hoca’dan başkası aklıma
gelmiyor. O yüzden başarısızlık beklentisi içindeki herkese tek bir şey
söylemek aklıma geliyor;
“Yel kayadan ancak toz alır”
“Yel kayadan ancak toz alır”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder