Her
Türk çocuğu gibi ilkokulda en büyük kabusum havuz problemleriydi. Yol-hız, yaş
problemleri tamam ama o, biri doldurup, üçü boşaltan muslukların hayatta bir
gün ne işime yarayacağını bir türlü anlayamazdım. Cem Yılmaz’ın dediği gibi:
"neticede bir insanın havuzla ne problemi olur..?
havuzun ya içine girersin ya uzaktan işersin.."
havuzun ya içine girersin ya uzaktan işersin.."
Ancak
Fenerbahçe Divan Kurulu sonrasında anladık ki; bu “havuz” mevzusu aslında daha derin olabiliyormuş. Sayın Aziz
Yıldırım, şike sürecinde yaşananları referans alarak, Fenerbahçe’nin yayın
havuzundan çıkabileceğini dile getirdi. Futbola ilgi duymayanlar “eee ne olacak çıksın” diyebilir, ama
konu o kadar basit değil. Havuzdan yani yayın gelirlerinden elde edilen para
kulüplerin en büyük gelir kaynağı. Hem de sadece Anadolu kulüplerinden
bahsetmiyorum. Bir zamanların UEFA şampiyonu Galatasaray’ın bile, yeni stad ve
sponsorlukları gerçekleşmeden once tüm gelirlerin neredeyse %70’i yayın haklarından elde
ediliyordu. Ünal Aysal başkanlığı sonrası, bu oranı daha aşağı çekmek için bir
çok adım atıldı, ve hedef önümüzdeki bir kaç yıl içerisinde %25-30 bandına
indirmek. Beşiktaş’ın ise içinde bulunduğu malum borç krizini göz önünde
bulundurduğunuzda, kasaya girecek her bir kuruşun anlamını konuşmaya bile gerek
olmaz. Türkiye futbolunun 3 büyüklerinden Galatasaray ve Beşiktaş için hal
böyleyken, varın Anadolu kulüplerinin bu paraya ihtiyacını siz düşünün.
Pencerenin
bir de diğer yüzü var, yani yayın haklarını elinde bulunduran LigTv. Sen
ihaleye gir; asla “marka değeri” o
kadar etmeyecek bir lige açık artırma krizi ile 400 milyon dolar vermek zorunda
kal, sonra yok şike süreci, yok küme düşme, havuzdan çekilme derken bin türlü
sorun kapıda dursun. Maalesef ülkede ortamı germeyen tek bir yönetici bile
olmadığı için, taraftar da onların etkisiyle galeyana gelsin, hepsinin üstüne
bir de verdiğin bu para karşılığında günah keçisi ol. Ne güzel değil mi!
Sayın
Aziz Yıldırım’ın “havuzdan çekilme”
konusunda yaptığı açıklamalar; başta spor etiği olmak üzere, yöneticilik ve
kulüpçülüğe aykırıdır. Zaten bir yıldır fazlasıyla yıpranmış olan Fenerbahçe
kulübünü gereksiz yere başka polemiklerin içine çekmek ve tepki toplatmaktan
öteye gitmez.
Çünkü
zaten yayın hakları 5894 sayılı yasa ile düzenlenmiş durumda ve yasa naklen
yayın konusunda TFF'nin Yönetim Kurulu'nu tek yetkili kılıyor. Yani yasal
düzenleme gereği hiçbir kulüp kendi iradesi ile havuzdan çıkamaz. Eğer yasayı
ihlal söz konusu olursa, ilgili kulüp yani Fenerbahçe sadece iç saha maçlarının
yayınına engel olabilir ve LigTv yayın araçlarını stadına sokmayabilir. Bu
durumun da karşılığı yine yasada açıkça belirtilmiş. Böyle bir ihlal olduğu
takdirde, eğer 1 defa yayın engellenirse
250 bin TL, 2. defa engellenirse 350
bin TL ve saha kapama cezası var. Kulüp en fazla 5 kere yayın
engelleyebilir ve 5. engellemenin sonunda
TFF tarafından lisansı iptal edilip, ligden de ihraç edilir.
Şimdi
herşey yasa ile bu kadar açık bir şekilde ifade edilmişken, sayın Aziz Başkan’ın
bu ani çıkışına ne gerek vardı… Madem herşey Fenerbahçe aşkı için, yetmedi mi bir
yıldır bu kulübün futbolcularının ve taraftarlarının çektikleri… Kulüp
çıkarları ne zaman kişisel hırslarınızın önüne geçecek…
Halen
daha “peki nolur bu işin sonu” diye
soran varsa, benim şahsi fikrim:
Aziz Başkan’ın, "büyük bir misyonla" TFF
başkanlığına seçilen Yıldırım Demirören’i havuz konusunda hayalkırıklığına
uğratacağını hiç mi hiç sanmıyorum.
Yahu ciddiye alıp yazmışsın, eline sağlık ama, Aziz Yıldırım'ın kişisel ihtirası falan değil bu.. Adamın havuz konusundaki sözleri dakikalarca alkış aldı divan salonunda. Aziz Yıldırım kendini Fenerbahçeye eşitlemiş durumda artık. Yani biri neyse öbürü de o. Bugünkü yönetim açıklamalarına bakarsan... yalan söylemekten çekinmeyen bir YK'nın (Havuz sistemini Aziz Yıldırımın kurduğu yalanı.. havuz kurulurken AY daha piyasada yoktu oysa...)kullandığı yöntem, dil, akıl yürütme ve iş yapma biçimi Aziz Yıldırım'ınkiyle bire bir örtüşmektedir. Biri ne kadar değerliyse öteki de o kadar yani.
YanıtlaSil