Her yıl futbol sezonu açıldığında
şampiyonun kim olacağını, kimin ligden düşüp, kimin gol kralı olacağını bilmek
nasıl mümkün değilse, tahmine gerek olmayan ve sonucu her yıl belli olan tek
bir şey var; o da, gergin, oynanan oyundan çok maç içi olayların konuşulacağı en
az 2 derbi izleyeceğimiz. Biri Kadıköy’de, diğeri de Aslantepe’de.
Galatasaray’da işler malum pek iyi
gitmiyor. Liderle arasında ki ciddi puan farkı, ikincilik yarışında yerini
sağlamlaştıramamış olması ve erken indiği Avrupa treni ile taraftarın yönetime
ve futbolculara tepkisi var. Ezeli rakibe karşı alınacak bir galibiyet sorunları
çözmese bile kısa süreliğine de olsa rahat bir nefes aldırabilir. Bunun
bilincindeki sarı kırmızılı ekip maça çok tempolu başladı. Melo-Selçuk-Yekta
üçlüsünün performansı ile orta sahada üstünlüğü ele geçirip hızlı paslarla
Burak ve Drogba’nın rakip ceza sahasına sarkmasına destek oldu. Nitekim çok
geçmeden Melo’nun harika asisti ile Sneijder maçın da skorunu belirleyecek golü
attı.
Diğer yanda ise Arena’ya 13 puan önde
gelmiş bir Fenerbahçe vardı. Belki de sarı lacivertli takımın tarihinde kafaca
en rahat çıkması gereken maçtı. Ancak Caner ve Gökhan’ın defansif
olarak çok yalnız kalmaları, Sow’un sahada gezinmekten öteye gidemeyişi ve Topal
ile Meireles’in merkezde açık bıraktığı alanlar ve yenen golün ardından
sinirler iyice gerildi. Her ne kadar ikinci yarı kanatları daha etkili
kullanmış da olsalar, hücumda bir türlü organize olamayınca net bir gol
pozisyonu da üretemediler.
Şimdi buraya kadar yazdıklarımızı bir
kenara bırakalım. Rekabet düzeyi yüksek ve her şeyden önemlisi bu iki takım
gibi birbiriyle yıllara dayanan bir ezeli çekişmesi olan takımlar dünyanın
neresinde olursa olsun karşı karşıya geldiğinde, daha sert geçen bir mücadele
ortaya koyabilir ve bunun sonucu kart da görebilirler. Buna itirazım yok. Ama
kırmızı kart görmenin de bir adabı olmalı diye düşünüyorum. Melo ve Emre’yi
sadece bu maç içinde yaptıkları fair play’e aykırı hareketleri ile değil, karşı
karşıya geldikleri her maçta sergiledikleri tutum ile eleştiriyorum. Artık olmuyor.
Rakibin sertliğine ben de daha sert cevap vereyim, aman takımımın direnci düşmesin hatta
bunun için fırsat varsa rakibi 10 kişi bıraktırayım anlayışı olan bu iki oyuncu
ve bu futbolcuları birbirine koz olarak sahaya süren teknik adamların bakış
açılarının artık yeşil sahalarda yerinin olmaması lazım. Artık taraftar da,
izleyici de daha kadrolar açıklanırken biliyor, Melo ve Emre’nin kart
göreceğini. Herkes önce kendi kapısının önünü futbola yakışmayan hareketlerden
temizlemeli, sonra çıkıp birbirini eleştirmeli. Türkiye’nin bu iki büyük kulübü
için bu temizlik vakti ne zaman gelecek?
Her fırsatta Can Bartu ve Metin Oktay
nezaketini hatırlıyorsak eğer, bu bugünün profesyonellerine de bir ipucu
olmalı. Fenerbahçe kaptanı da Galatasaray kaptanı da olmak büyüklük ister.
Formayı sırtında değil başında taşımak gerekir. O sebeple dün Emre
yaptıklarıyla nasıl kaptanlık bandının hakkını veremediyse, oyundan çıkarken
yaptıklarıyla Selçuk da sarı kırmızılıların kaptanlığına yakışmayan bir hareket
yapmıştır. Teknik direktörüyle sorunu olabilir, taraftar ıslıklayabilir ama
futbolcunun sorumluluğu önce kendine sonra renkleredir. İşte bu yüzden biz hala
Canlarla Metinlerle teselli buluyoruz. Ve maalesef siz de hala sizi sevenleri üzmeye devam ediyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder