Bir futbolcuyu hatta bir adamı özel kılan
nedir? Yeteneği? Zekası? Fiziksel özellikleri? Espri anlayışı? Karizması? Liste
uzar gider. 24 Mart’ta kaybettiğimiz Johan Cruyff’un kim olduğunu eminim
biliyorsunuz ama neden özel olduğunu biliyor musunuz? Bu sorunun yanıtını en
iyi yine kendisi, bir Cruyff sözü ile veriyor:
“Ancak
anladığın zaman görmeye başlarsın.”
Cruyff’un futbolcu olarak keşfi kaderin
bir oyunu. Babası Manus, Ajax kulübüne sebze, meyve satan bir manavdı. Annesi
de kulüpte temizlik yapıyordu. Aile ilişkilerini kullanarak 10 yaşındaki
Cruyff’u Ajax alt yapısına yazdırdı. Antrenmandan sonra diğer çocuklar eve
giderken, o annesiyle beraber soyunma odalarına girip çıkıyor, krampon
cilalıyor, yıkanmış formaları asıyordu, bazen de sahayı temizliyordu. Annesi
ara sıra teknik direktör Spurgeon’un da evine temizlik için gittiğinde,
Cruyff’u da yanında götürüyordu. Cruyff ise İngilizceyi o yaşlarda Spurgeon ile
konuşa konuşa öğrenmişti. Hollandacası her zaman espri konusu olmuş Cruyff’un
İngilizcesi bu kadar iyiyse sebebi o günlerdir.
***
Cruyff bir çok konuda ilke imza attı.
Ajax’da parlamaya başlamış peşi sıra goller atıyordu. 1966 yılında ilk kez
milli formayı da giydi. Ve daha ikinci maçında kırmızı kart gördü. Ne var bunda
demeyin, o tarihe kadar milli forma ile kırmızı kart gören oyuncu olmamıştı.
Cruyff’lu Ajax Avrupa’da fırtına gibi esiyordu ve sadece futbol oynamak
Cruyff’a yetmiyordu. Sürekli toplantılar yapıp takım arkadaşlarına nasıl
oynamaları gerektiğini anlatıyordu. Bu fikir çarpışmaları takımın diğer
oyuncularını yormuş ve kaptanlık pazu bandını kimin takacağına yönelik yapılan
bir oylamada Keizer seçilmişti. Cruyff veda vakti geldiğini anladı. Transfer görüşmesine
menejeriyle gitti. Bu o dönemler görülmemiş bir şeydi. Futbol tarihinde bir
ilke daha imza atan Cruyff’tan sonra futbolcuların menejerleriyle birlikte
transfer görüşmesi yapması bir standart haline geldi.
***
Ajax’da oynadığı yıllarda rakip takım FC
Groningen’den Piet Fratsen onun için şöyle demişti:
“Cruyff hiç öyle bir niyeti yokmuş
izlenimi verse de sizi her seferinde alt ediyor. Siz daha onun ne yapacağını
anlayamadan, yanınızdan geçip gidiyor. Bana da yaptı bir kez. ‘Vay’ diye
geçirdim içimden, ‘Bir dahakine onu yakalayacağım.’ Biraz sonra yine yaptı ve
onu yere indirmek için hamle yaptığımda sıçradı. Ne yapmak istediğimi
hissetmişti. Ona vurma fırsatını bile zor buluyordunuz. Ama onun misilleme
yaptığını hiç görmezsiniz. Yalnızca kendini savunur. Yeşil sahaların gördüğü en
zeki futbolcudur.”
***
Cruyff'un Barselona'sı Deportivo ile
oynarken Cruyff bildiği tüm numaraları ve o meşhur ''Cruyff dönüşleri '' ile
sahaya damgasını vurmaktadır. Bir yandan da takım arkadaşlarını yönetmektedir. Ancak
dakikalar ilerledikçe hakemi de yönetmeye başlayınca Jorge Valdano
dayanamayıp ''düdüğü de alıp maçı yönet o halde'' der. Cruyff ilk önce bu
genç adamın ismini sonra da yaşını sorar. 19 cevabını alınca da Valdano'ya saha
içinde minik bir ayar verir;
''İnsan 19 yaşındayken Cruyff'a ''Siz'' der.”
''İnsan 19 yaşındayken Cruyff'a ''Siz'' der.”
***
1968’de Şampiyon Kulüpler Kupası ikinci turunda
Fenerbahçe ile eşleşen Ajax İstanbul’a geldiğinde tatsız bir sürprizle
karşılaşır. Johan Cruyff’un da içinde bulunduğu takım otobüsü Mithatpaşa
(İnönü) Stadı’na doğru seyrederken Osmanbey yakınlarında bir minibüs ile
çarpışır ve büyük bir kargaşa başlar.
Maça geç kalmaktan korkan Cruyff otobüsten inerek bir
süre minibüs şoförüyle tartışır. İş tatlıya bağlanınca da takım arkadaşlarıyla
birlikte minibüsü iterek otobüsün yolunu açar ve takım geç de olsa maça
yetişir. Merak edenler için not: Maç, Peter Keizer ve Klaas Nuninga'nın
golleriyle 2-0’lık Ajax galibiyetiyle bitmiş.
Cruyff, Türkiye’de olduğu bu kısa sürede bir çok röportaj
da veriyor. Türk futbolunun tesisleşme çalışması, mentalitenin değiştirilmesi
gerektiği yönünde bir çok öğüt verir ve şöyle der:
“Almanya’da antrenör futbolcusuna ısınması için dört tur
at der ve kahvesini içmeye gider. Oyuncu robot gibi o turları atar. Ama İspanya
ve Türkiye gibi ülkelerde aynı talimatı alan futbolcu bir tur atıp,
antrenörünün yanına gelir. 1960’larda Hollanda bir hiçti, 74’te ise final
oynadık. Türk dostlarıma Hollanda’yı örnek almalarını öneririm.”
***
Cruyff jübilesini Ajax formasıyla
yapacaktır ve maça Bayern Munih’i davet eder. Breitner’li Rummenigge’li Bayern
tam kadro gelir. Ancak Hollandalıların 1974 Dünya Kupası’ndan kalan Alman
takıntısı mıdır bilinmez, daha havaalanında Bayernli futbolcular ikinci sınıf
muamele görmeye başlar. Kötü bir otelde konaklatılırlar ve dışarı çıktıkları
anda halk tarafından “Nazi domuzları” hakaretiyle karşılaşırlar. Bunun acısı
ise sahada çıkar. O hırsla Bayern Munih Ajax’ı 8-0 yener. Cruyff gibi bir
efsanenin yeşil sahalara vedasının böyle olması da kaderin bir oyundur. O gün
bugündür bir daha hiç bir Hollanda takımı jübile için Alman takımlarını
çağırmıyor.
***
Cruyff Barselona’ya antrenör olarak
geldiğinde Başkan Nunez’e şunları söylemişti:
“Öncelikle yapmamız gereken La Masia’ya
bir özkaynak düzeni, altyapı inşa etmek. Siz binayı yapın, felsefi ve ruhani
inşaatı bana bırakın. Orada sadece yıldız futbolcular değil, yıllarca bu kulübe
hizmet edecek ortak bir felsefenin, güzel ve evrensel futbolun tohumlarını
yeşertecek değerler yetiştireceğiz.”
Bu fikir üzerine La Masia, Ajax alt yapısı
model alınarak tekrar şekillendi ve bugünkü sistem ortaya çıktı. Barselona’yı
çalıştırdığı yıllarda idmanlara opera sanatçıcı getirdiği söylenir. Futbolcular
doğru nefes alıp vermeyi öğrensin diye. Star Wars serisini izleyenler bilir. Jedi
felsefesinin de başında bir Master Yoda vardır. İşte Barselona kulübünün
Yoda’sı Cruyff oldu.
***
Cruyff futboldan herkesten iyi anlardı ama
aynı zamanda her şeyi herkesten iyi anladığını düşünürdü. Chicagolu bir
taksiciye şehre giden en kısa yolu söylemiş, Ian Woosnam'a ritmi değiştirmesini
tavsiye etmiş ve baypas ameliyatından önce, cerrahıyla operasyon yönetimini
tartışmıştı. Çocuklarının doğumunda Cruyff hemşirelerin bezi takışını
denetlemiş, zaman zaman da kendisi el atmıştı.
***
Barselona’yı çalıştırdığı yıllarda
Koeman’ı transfer etmişti. Koeman transfer kararını vermeden önce iki stada
gelip atmosferi koklamıştı. Sonuçta daha az para kazanacak olmasına rağmen bu
transfer teklifini kabul etti. Ve İspanya’da bir sezonda 15 gol atabilmeyi
başarmış nadir defans oyuncuları listesine adını yazdırdı. Bu başarılı
transferin ardından Cruyff, o dönem Milan’da oynayan Van Basten’in de aklını
çelmek istemektedir. Ve o sıralarda verdiği bir röportajda aslında tüm oyun
felsefesini bu iki oyuncu üzerinden anlatır:
“Futbolda son zamanlarda şöyle bir gelişme
var: artık en yaratıcı oyuncular (ki bunlar genelde forvetler oluyor) en çok
koşmak zorunda olanlar. Savunma ağırlıklı futbol oynayan bir takımda forvet
için gol atma uzaklığı hemen 50 metreye çıkıyor. ben hücum futbolu oynattığım
için benim forvetlerim sadece 15 metre koşmak zorundalar, tabii aptal
değillerse ya da uyumuyorlarsa. Van Basten’i isteme sebebim bu. Bütün
antrenörler çok koşmaktan söz ederken, ben çok koşmayın diyorum. Futbol beyninizle oynadığınız bir oyundur.
Doğru zamanda doğru yerde olmak zorundasınız, ne daha erken ne daha geç. Benim
hücum oyuncum bire bir kaldığında hep şöyle derim: ‘Bunu tek başına halletsin.’
Sonra diğer oyuncularım ona yardım etmeyecek miyiz diye sorarlar. Ben de: ‘İlk
olarak onun yoluna çıkabilirsiniz, ikincisi de ikinci bir hücum oyuncusu olarak
oraya gittiğinizde rakibin de ikinci bir defans oyuncusunu yanınızda
götüreceksiniz demektir. Ve ikiye iki, bire birden daha zordur.’ derim.”
***
FİLOZOF CRUYFF:
§
"Futbol
basit bir oyundur, zor olan futbolu basit oynamak."
§
"Top
her zaman bacaklardan hızlı yol kat eder"
§
"Tesadüfler
de, planlı olabilir."
§
"Her
dezavantajın avantajı vardır."
§
"Birçok
insan hızın özünü kavrayamamıştır. Daha erken koşmaya başlarsan, daha hızlı
koşarsın."
§
"Dinlere
pek inanmam. İspanya'da maça çıkmadan önce 22 oyuncu istavroz çıkarır. Bu işe
yarasaydı İspanya'daki her maç berabere biterdi."
§
"İtalyanlar
size karşı asla maç kazanamaz. Ancak siz onlara karşı kaybedebilirsiniz."
§
"Aslında
pek hata yapmıyorum, çünkü hata yapmak daha zor."
§
"Kazanmanın
tek formülü rakibinizden bir gol fazla atmaktır, dahası değil."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder