31 Mayıs 2016 Salı

Cruyff'u anlamak

Bir futbolcuyu hatta bir adamı özel kılan nedir? Yeteneği? Zekası? Fiziksel özellikleri? Espri anlayışı? Karizması? Liste uzar gider. 24 Mart’ta kaybettiğimiz Johan Cruyff’un kim olduğunu eminim biliyorsunuz ama neden özel olduğunu biliyor musunuz? Bu sorunun yanıtını en iyi yine kendisi, bir Cruyff sözü ile veriyor:
“Ancak anladığın zaman görmeye başlarsın.”



Cruyff’un futbolcu olarak keşfi kaderin bir oyunu. Babası Manus, Ajax kulübüne sebze, meyve satan bir manavdı. Annesi de kulüpte temizlik yapıyordu. Aile ilişkilerini kullanarak 10 yaşındaki Cruyff’u Ajax alt yapısına yazdırdı. Antrenmandan sonra diğer çocuklar eve giderken, o annesiyle beraber soyunma odalarına girip çıkıyor, krampon cilalıyor, yıkanmış formaları asıyordu, bazen de sahayı temizliyordu. Annesi ara sıra teknik direktör Spurgeon’un da evine temizlik için gittiğinde, Cruyff’u da yanında götürüyordu. Cruyff ise İngilizceyi o yaşlarda Spurgeon ile konuşa konuşa öğrenmişti. Hollandacası her zaman espri konusu olmuş Cruyff’un İngilizcesi bu kadar iyiyse sebebi o günlerdir.

***

Cruyff bir çok konuda ilke imza attı. Ajax’da parlamaya başlamış peşi sıra goller atıyordu. 1966 yılında ilk kez milli formayı da giydi. Ve daha ikinci maçında kırmızı kart gördü. Ne var bunda demeyin, o tarihe kadar milli forma ile kırmızı kart gören oyuncu olmamıştı. Cruyff’lu Ajax Avrupa’da fırtına gibi esiyordu ve sadece futbol oynamak Cruyff’a yetmiyordu. Sürekli toplantılar yapıp takım arkadaşlarına nasıl oynamaları gerektiğini anlatıyordu. Bu fikir çarpışmaları takımın diğer oyuncularını yormuş ve kaptanlık pazu bandını kimin takacağına yönelik yapılan bir oylamada Keizer seçilmişti. Cruyff veda vakti geldiğini anladı. Transfer görüşmesine menejeriyle gitti. Bu o dönemler görülmemiş bir şeydi. Futbol tarihinde bir ilke daha imza atan Cruyff’tan sonra futbolcuların menejerleriyle birlikte transfer görüşmesi yapması bir standart haline geldi.

***

Ajax’da oynadığı yıllarda rakip takım FC Groningen’den Piet Fratsen onun için şöyle demişti:
“Cruyff hiç öyle bir niyeti yokmuş izlenimi verse de sizi her seferinde alt ediyor. Siz daha onun ne yapacağını anlayamadan, yanınızdan geçip gidiyor. Bana da yaptı bir kez. ‘Vay’ diye geçirdim içimden, ‘Bir dahakine onu yakalayacağım.’ Biraz sonra yine yaptı ve onu yere indirmek için hamle yaptığımda sıçradı. Ne yapmak istediğimi hissetmişti. Ona vurma fırsatını bile zor buluyordunuz. Ama onun misilleme yaptığını hiç görmezsiniz. Yalnızca kendini savunur. Yeşil sahaların gördüğü en zeki futbolcudur.”

***
Cruyff'un Barselona'sı Deportivo ile oynarken Cruyff bildiği tüm numaraları ve o meşhur ''Cruyff dönüşleri '' ile sahaya damgasını vurmaktadır. Bir yandan da takım arkadaşlarını yönetmektedir. Ancak dakikalar ilerledikçe hakemi de yönetmeye başlayınca Jorge Valdano  dayanamayıp ''düdüğü de alıp maçı yönet o halde'' der. Cruyff ilk önce bu genç adamın ismini sonra da yaşını sorar. 19 cevabını alınca da Valdano'ya saha içinde minik bir ayar verir;
''İnsan 19 yaşındayken Cruyff'a ''Siz'' der.”


***

1968’de Şampiyon Kulüpler Kupası ikinci turunda Fenerbahçe ile eşleşen Ajax İstanbul’a geldiğinde tatsız bir sürprizle karşılaşır. Johan Cruyff’un da içinde bulunduğu takım otobüsü Mithatpaşa (İnönü) Stadı’na doğru seyrederken Osmanbey yakınlarında bir minibüs ile çarpışır ve büyük bir kargaşa başlar.
Maça geç kalmaktan korkan Cruyff otobüsten inerek bir süre minibüs şoförüyle tartışır. İş tatlıya bağlanınca da takım arkadaşlarıyla birlikte minibüsü iterek otobüsün yolunu açar ve takım geç de olsa maça yetişir. Merak edenler için not: Maç, Peter Keizer ve Klaas Nuninga'nın golleriyle 2-0’lık Ajax galibiyetiyle bitmiş.
Cruyff, Türkiye’de olduğu bu kısa sürede bir çok röportaj da veriyor. Türk futbolunun tesisleşme çalışması, mentalitenin değiştirilmesi gerektiği yönünde bir çok öğüt verir ve şöyle der:
“Almanya’da antrenör futbolcusuna ısınması için dört tur at der ve kahvesini içmeye gider. Oyuncu robot gibi o turları atar. Ama İspanya ve Türkiye gibi ülkelerde aynı talimatı alan futbolcu bir tur atıp, antrenörünün yanına gelir. 1960’larda Hollanda bir hiçti, 74’te ise final oynadık. Türk dostlarıma Hollanda’yı örnek almalarını öneririm.”

***

Cruyff jübilesini Ajax formasıyla yapacaktır ve maça Bayern Munih’i davet eder. Breitner’li Rummenigge’li Bayern tam kadro gelir. Ancak Hollandalıların 1974 Dünya Kupası’ndan kalan Alman takıntısı mıdır bilinmez, daha havaalanında Bayernli futbolcular ikinci sınıf muamele görmeye başlar. Kötü bir otelde konaklatılırlar ve dışarı çıktıkları anda halk tarafından “Nazi domuzları” hakaretiyle karşılaşırlar. Bunun acısı ise sahada çıkar. O hırsla Bayern Munih Ajax’ı 8-0 yener. Cruyff gibi bir efsanenin yeşil sahalara vedasının böyle olması da kaderin bir oyundur. O gün bugündür bir daha hiç bir Hollanda takımı jübile için Alman takımlarını çağırmıyor.


***

Cruyff Barselona’ya antrenör olarak geldiğinde Başkan Nunez’e şunları söylemişti:
“Öncelikle yapmamız gereken La Masia’ya bir özkaynak düzeni, altyapı inşa etmek. Siz binayı yapın, felsefi ve ruhani inşaatı bana bırakın. Orada sadece yıldız futbolcular değil, yıllarca bu kulübe hizmet edecek ortak bir felsefenin, güzel ve evrensel futbolun tohumlarını yeşertecek değerler yetiştireceğiz.”
Bu fikir üzerine La Masia, Ajax alt yapısı model alınarak tekrar şekillendi ve bugünkü sistem ortaya çıktı. Barselona’yı çalıştırdığı yıllarda idmanlara opera sanatçıcı getirdiği söylenir. Futbolcular doğru nefes alıp vermeyi öğrensin diye. Star Wars serisini izleyenler bilir. Jedi felsefesinin de başında bir Master Yoda vardır. İşte Barselona kulübünün Yoda’sı Cruyff oldu.

***

Cruyff futboldan herkesten iyi anlardı ama aynı zamanda her şeyi herkesten iyi anladığını düşünürdü. Chicagolu bir taksiciye şehre giden en kısa yolu söylemiş, Ian Woosnam'a ritmi değiştirmesini tavsiye etmiş ve baypas ameliyatından önce, cerrahıyla operasyon yönetimini tartışmıştı. Çocuklarının doğumunda Cruyff hemşirelerin bezi takışını denetlemiş, zaman zaman da kendisi el atmıştı.

***

Barselona’yı çalıştırdığı yıllarda Koeman’ı transfer etmişti. Koeman transfer kararını vermeden önce iki stada gelip atmosferi koklamıştı. Sonuçta daha az para kazanacak olmasına rağmen bu transfer teklifini kabul etti. Ve İspanya’da bir sezonda 15 gol atabilmeyi başarmış nadir defans oyuncuları listesine adını yazdırdı. Bu başarılı transferin ardından Cruyff, o dönem Milan’da oynayan Van Basten’in de aklını çelmek istemektedir. Ve o sıralarda verdiği bir röportajda aslında tüm oyun felsefesini bu iki oyuncu üzerinden anlatır:

“Futbolda son zamanlarda şöyle bir gelişme var: artık en yaratıcı oyuncular (ki bunlar genelde forvetler oluyor) en çok koşmak zorunda olanlar. Savunma ağırlıklı futbol oynayan bir takımda forvet için gol atma uzaklığı hemen 50 metreye çıkıyor. ben hücum futbolu oynattığım için benim forvetlerim sadece 15 metre koşmak zorundalar, tabii aptal değillerse ya da uyumuyorlarsa. Van Basten’i isteme sebebim bu. Bütün antrenörler çok koşmaktan söz ederken, ben çok koşmayın diyorum.  Futbol beyninizle oynadığınız bir oyundur. Doğru zamanda doğru yerde olmak zorundasınız, ne daha erken ne daha geç. Benim hücum oyuncum bire bir kaldığında hep şöyle derim: ‘Bunu tek başına halletsin.’ Sonra diğer oyuncularım ona yardım etmeyecek miyiz diye sorarlar. Ben de: ‘İlk olarak onun yoluna çıkabilirsiniz, ikincisi de ikinci bir hücum oyuncusu olarak oraya gittiğinizde rakibin de ikinci bir defans oyuncusunu yanınızda götüreceksiniz demektir. Ve ikiye iki, bire birden daha zordur.’ derim.”


***



FİLOZOF CRUYFF:

§  "Futbol basit bir oyundur, zor olan futbolu basit oynamak."
§  "Top her zaman bacaklardan hızlı yol kat eder"
§  "Tesadüfler de, planlı olabilir."
§  "Her dezavantajın avantajı vardır."
§  "Birçok insan hızın özünü kavrayamamıştır. Daha erken koşmaya başlarsan, daha hızlı koşarsın."
§  "Dinlere pek inanmam. İspanya'da maça çıkmadan önce 22 oyuncu istavroz çıkarır. Bu işe yarasaydı İspanya'daki her maç berabere biterdi."
§  "İtalyanlar size karşı asla maç kazanamaz. Ancak siz onlara karşı kaybedebilirsiniz."
§  "Aslında pek hata yapmıyorum, çünkü hata yapmak daha zor."

§  "Kazanmanın tek formülü rakibinizden bir gol fazla atmaktır, dahası değil."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder