8 Nisan 2012 Pazar

Bir Haftada Üç Olay...

Varan 1

Carvalhal’in görevine son verildiğini duyunca çok şaşırdım.“Carvalhal kötü teknik direktördür, Tayfur Havutçu daha iyidir” tartışması yapmak değil niyetim. Ancak ligin bitmesine 1 hafta kalmışken, ve play offlarda Beşiktaş’ın kupa iddiası oldukça düşük bir ihtimalken, Carvalhal’in aceleyle gönderilmiş olmasına, şaşkınlığım ve tepkim.

Yılda sadece 600.000 euro alan, UEFA finalisti Braga’yı eleyen, giderken bir lira tazminat almayıp, üstüne halen Beşiktaştan “biz” diye bahseden bu adamın zamansız gidişini “haksızlık” olarak bulduğum için yazıyorum bu yazıyı. Beşiktaşlıların sıklıkla söylediği bir söz vardır, “Beşiktaşlı duruşu” diye. Carvalhal Türk olmamasına rağmen o duruşun ne demek olduğunu anlamış nadir yabancılardan biriydi. Işte bu yüzden dünyanın hiçbir yerinde Beşiktaş taraftarı gibi bir taraftar görmedim deyip, cep telefonunun ekranında giderken hala resimlerini taşıyordu. Bu yazdıklarımı okuyup bana Carvalhal’in yaptığı/yapmadığı oyuncu değişiklikleri sebebiyle Beşiktaş’ın kaybettiği puanları hatırlatacak Beşiktaşlılara cevap, Portekizli bu genç adamın giderken söyledikleri olsun:

* Buraya yalnız geldim. Ailem yanımda değildi. Bütün zamanımı Beşiktaş için çalışarak geçirdim. Evimde kaldığımdan çok daha fazla Ümraniye’de kaldım.

* Bu takım Braga’ya karşı oynadı, yendi ve hiçbir prim almadı. Atletico Madrid maçına da aynı koşullarda çıktılar.

* Takımlarda bir şey değiştirmek istediğinde bu hep teknik direktör olur. Böyledir, ben de bu karara saygı duymak zorundayım.

* Beşiktaş için en iyisini diliyorum. Umarım hep kazanırlar ve Tayfur Havutçu’nun çok iyi şeyler yapacağına inanıyorum.

Son olarak birşey de ben eklemek istiyorum:

Hani siz “sevinmek için sevmemiştiniz”?

Varan 2

Hafta içi gündemin ortasına bir de Melo ve Riera kavgası düştü. Bir yanda sezon başından beri kendisinden bekleneni verememiş mağdur Riera, diğer yanda Galatasaray’ı şampiyonluğa taşıyan yolda büyük payı olan Melo. Gel de çık şimdi işin içinden. Böyle zor ve sıkıntılı bir sürecin nasıl yürütülebileceğini ise Fatih Terim çok güzel bir şekilde gösterdi. Bu konuda hem kendisine her konuda sınırsız yetki tanıyıp güvenen yönetimi, hem de Hoca’yı takdir etmek lazım.

Melo’nun bu ilk vukuati değil. Sezon başından beri agresifliği ve takım arkadaşlarının hep onu idare ettiği malum.Ne oldu da ligin bitmesine bu kadar da az bir sure kalmışken, hem de “kiralık” bir oyuncuyken, olayı böyle “korkusuzca” ileri taşıdı, bilmiyoruz.

Bu arada sezon ortasında, Juventus’ta çalışan bir arkadaşımdan sezon sonu Melo’nun Galatasaray’dan ayrılacağını duymuştum. Şimdi bu da nereden mi aklıma geldi? İnsanız işte, bazen aklımıza “sakın bu işte bir iş olmasın” diye kurt da düşebiliyor.

Varan 3

Bu hafta sosyal medyada oldukça ses bulan bir başka konuda Murat Çelik’in TFF Medya ve İletişim Direktörüolmasıydı. Biz de adettendir, biri bir göreve atandı mı, önce “hayırlı olsun” demektense, “ama gözünün üstünde kaşı var” diye başlarız eleştirmeye. Murat Çelik de tabii bundan nasibini aldı. Yok Abdullah Avcı ile arası bozukmuş, yok çok Beşiktaşlıymış diye… Abdullah Hoca ile bir problemleri var mı bilmem, ama Murat Çelik’i de Abdullah Hoca’yı da tanırım ve ne kadar profesyonel insanlar olduklarını bilirim. O yüzden bu konuda prim yapmak isteyenler boşa kürek çekiyor şimdiden söyleyeyim.

Beşiktaşlılık mevzuuna gelince, diyecek tek birşey var: Bugüne kadar başımıza ne geldiyse rengi belli olmayanlardan geldi, o yüzden şimdi hiç korkmayın, rengi belli olandan kimseye zarar gelmez…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder