17 Aralık 2012 Pazartesi

Çünkü futbola Parçalı yakışır, Çubuklu yakışır...

Günlerdir "tutulan nefesler" nihayet dün 21:45 itibariyle bırakıldı. Bu yazı, derbi hakkında fakir futbol yüzünden konuşulacak, yazılacak pek birşey olmadığını iddia edenlere inat, "bu yerli el clasico ardından her zaman söylenecek sözler vardır" diyenlerden olduğum için yazıldı. Benim gibi düşünenler devam etsin, benimle okumaya geri kalanını...

Her Galatasaray - Fenerbahçe maçı futbol tarihine yazılan bir hikayedir. Bu maç da öyle oldu. Bu maç belki devre arasında takımların yapacağı transferleri belirleyecek, belki de teknik direktörlerin takım başındaki kaderini. Maçın teknik analiz kısmına bakınca, az pozisyonlu, temposuz mücadeleden uzak bir maç olduğu gerçek. Bunda en büyük neden her iki takımın da forvetlerinin etkisiz kalması. Bir yanda tek başına kalıp, Semih ve Dany arasına sıkışan Sow, diğer yanda rakip stoperlerin pozisyon fırsatına müsaade etmediği Burak ve Umut. Ve bunun doğal sonucu olarak "futbol adına fakir bir geceydi, hiç pozisyon yoktu" yorumları...

Futbol sadece pozisyon zenginliği demek değildir. Bazen bir maçtan çıkan sonuçlar ileride izlenecek güzel futbolu doğurur. Bu işte öyle bir maçtı.

Fenerbahçe ciddi anlamda Alex'in eksikliğini hissediyor. Maalesef bu sezon ligin ilk 10 sırasındaki takımlar içinde en az gol atan takım. Herkes Baroni'den beklenti içinde ancak "o da bir Alex değil." Üç orta sahasının yıl boyunca atabilecekleri  gol ise toplasan 10'u geçmez. 10 milyon euro harcanan Meireles ve Mehmet Topal ile (hatta yanlarına bir de Sezer'i ekleyin isterseniz) bu sorun hallolmaz. Fizik olarak güçlü, adam geçebilen oyuncu lazım Fenere. Şu an bu özelliklere en yakın biraz Caner var. Aslına bakarsanız yine başladığımız noktaya döndük. Yani:
Peki ya Alex gitmemiş olsaydı?
Bugüne kadar bu soruyu taraftar hep kendi kendine sorup duruyordu. Ancak dün akşamdan sonra başkan ve teknik ekip de "acaba" demiş midir, merak ediyorum. 
Bir vakit Abdullah Avcı'ya bir maç sonrası "istifayı düşündünüz mü?" diye sormuştu bir gazeteci. Hoca da "İstifayı düşündüğünüz anda takımla bağınız kopmuş demektir. Hiç beklememek gerekir" demişti. Bu sezon Fenerbahçedeki temel sorunlardan birine belki de işaret ediyor Milli Takımlar Teknik Direktörünün bu sözleri. Eğer devre arası istenen transferler yapılıp, yine de bir tıkanıklık yaşarsa Fenerbahçe, o zaman fatura kime kesilmeli? 

Galatasaray kazanan taraf olduğu için bugün daha rahat uyandı. Bunda Selçuk'un frikiğinin payı büyük. Sanırım ortaokuldaydım, Trabzonsporlu Hami Mandıralı ve o akıl dolu frikikleri ile tanıştığımda. Benim için futbol izlerken onun yerini şimdi Selçuk aldı. Zeki ve ayak içiyle çok sert vuran bir oyuncu. Tek başına bir takımın yolunu değiştirebilecek yeteneğe sahip. Hani yurtdışına gitse, biz de gururla izlesek diye geçiriyor insan içinden. Selçuk ne kadar tablonun renkli, güzel tarafı ise; diğer yanda taraftarın aklında karamsar bulutlar dolaştıran bir de Amrabat gerçeği var. Fatih Hoca, Amrabat'ı iyi bulduğunu söylemiş olsa da, ben katılmıyorum. Sezon başından beri katkısı sorgulanır. Amrabat'tan beklenti ne? Adam geçmek, çalım atmak, asist yapmak, pozisyona girmek hatta yeri geldiğinde şut atmak. Hangisini hakkını vererek yaptı bugüne kadar? Uzun dönemde başarı için, işler iyi giderken kendini eleştirmek daha kolay olabilir. Şampiyonlar ligi öncesi Galatasaray kendini daha çok eleştirirse, taraftarını da o kadar çok mutlu edebilir.

Taraftar demişken... Galatasaray taraftarı bu koreografi işini iyi çözdü. İçinde küfür olmadan, hem rakibi kızdıran hem espri dolu pankartlar açıyorlar. Buraya kadar herşey iyi hoş. Ancak halen bitmek bilmeyen Volkan Demirel öfkesi nedir? Sarı kırmızılı taraftarlar şu gerçeği görmezden geliyor. Küfür edilerek protesto edilen Volkan, sadece rakip takımın değil aynı zamanda milli takımın da kalecisidir. Ayyıldızlı forma ile bizi başarıya taşıdığında sevinmeyecek misiniz? Volkan iyi Fenerbahçeli, tıpkı sizlerin iyi Galatasaraylı olması gibi. Sırf bu sebepten bile daha fazla hoşgörüyü hakediyor.

Aynı hoşgörü Gökhan Gönül için de geçerli. Gökhan maç sonu Fatih Hoca'ya sarıldı diye onu eleştiren Fenerbahçeliler, bilmez mi ki milli takım zamanından ikisinin birbirine olan düşkünlüğünü. Fatih Hoca'ya sarılmak Gökhan'ı daha mı az Fenerli yapar yoksa sahadaki iyi futbolunu mu unutturur... Armayı öpmek değil terletmek makbüldür. 90 dakika boyunca çubukluyu terleten bir adama kendi taraftarının bu hoşgörüsüzlüğünün sebebi nedir? Yakışır mı?

Dünkü derbiyi beğenmeyen, kısır bulanlara inat, ben beğendim. Yıllar geçti, takımların renkleri, formaları değişti. Ne futbolcular, ne teknik direktörler geldi geçti. Ama dün bir kez daha gördük ki, çubuklu ve parçalı değişmedi. Gözlerinizi kapatın ve bugüne kadar sarı lacivert çubukluyu, sarı kırmızı parçalıyı terleten bütün o sizin "adamlarınızı" düşünün. İşte sırf bunun hatırına bile ben dünkü el clasico'yu beğendim. Saygılar olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder