4 Şubat 2013 Pazartesi

"Ne olacak bu Fener'in hali?"


Fenerbahçe rakiplerinin puan kaybettiği hafta, kendi sahasında Sivas’a mağlup olunca, şampiyonluk yarışında ciddi bir yara aldı. Bu sene şampiyonluk kaçabilir. Bırakın kaçsın. Avrupa’da başarı elde edilemeyebilir. Bırakın, edilmesin. Bunların hepsi tolere edilebilir. Ancak asıl önemli olan, bu kulübün değerleri ve duruşu değişiyor, yıpratılıyor. İşte bunu göz ardı etmemek lazım.

Neresinden tutsan elinde kalan bir sistem-sizlik içinde Fenerbahçe. 13 maçtır üst üste gol yiyor. Volkan gibi büyük bir adanmışlıkla oynayan kaptanın morali bozuk, performansında düşüş var. Kariyerinde yemediği golleri yiyor. Teknik direktörünü ve takım içi bütünlüğü korumak için ekrana çıkıp, “bütün suç bizde” diyen kaptan, bugün kaptanlık bandını vermek zorunda kalıyor.

Peki, Volkan’da bir sıkıntı var belli. Stoperler onun yükünü hafifletiyor mu? Doğru, diyeceksiniz ki, Bekir mi yoksa Egemen mi adam tutacak, kaleye yaklaştırmayacak. Yobo da daha gelmedi. Eee zaten teknik direktörünüz de alternatif üretmek yerine, elinde ki mevcut en iyi stoper Mehmet Topal’ı tercih etmeyerek, küstürmeyi tercih etmiş. Şaşırılacak bir şey değil; gol yemek, maç kaybetmek. Ileride forveti hızlı olan her takım Fenerbahçe defansını kolaylıkla geçer. Ki gördük… Eneramo 65 metre tek başına koşuyor, 2 defans oyuncusunu geçiyor ve Fenerbahçe’de kimse bu oyuncuyu kesemiyor. Merakım şu, Aykut Hoca defans oyuncularına, “bu adam hem hızlı hem de cüsseli, faul yaparak durdurmaya çalışmayın. Top daha bu adama gelmeden siz topu kazanacaksınız. Ancak böyle etkisiz hale getirebilirsiniz.” demedi mi? Eneramo golleri, Fenerbahçe’nin düşünce yapısı zafiyetidir.

Herkes Fenerbahçe üretemiyor diyor. Nasıl, kimle üretecek ki? Takımı ileriye taşıması beklenen oyuncular kim? Cristian? Meireles? Ikisi de çalım atmıyor, dribling yapmıyor, gol pası desen zaten atmıyor. Yanlarına bir de Kuyt’u eklersen, üçü birlikte ancak bir verimli oyuncu yapıyor. Bu tablo kötü, tamam. Ama daha kötüsü ne biliyor musunuz? Bu üçlünün 90 dakika oynamış olması. Kuyt uzun zamandır kötü değil, çok kötü. Ancak 34 maç ile takımın en çok forma giyen oyuncusu. Bir de üzerine penaltı atmasına müsaade ediliyor. “Her yıldız oyuncu penaltı kaçırabilir” sözünün arkasına sakın saklanmayalım. Formu bu kadar kötü bir oyuncuya penaltı attıracağıma kalecime attırırım o penaltıyı daha iyi.

Daha sıralarsak hataları; bütün kornerleri Emre’nin kullanmasından tutun da, Webo’nun gelişiyle, iyi oynayan bir santrafor olan Sow’u rakip kaleden uzaklaştırmaya, çok forvetten ne anladığımıza kadar gider.

Takımın tüm oyuncuları fedakarlık yapıp, “asıl suç bizde” demişti. Ancak ben katılmıyorum. Fenerbahçe’de bütün sıkıntı yönetim ve teknik direktör vizyonunda. Teknik direktörün ideal kadro oluşturamıyor, futbolculardan verim alamıyor, daha da kötüsü oynatamadığı oyuncunun, takımın ihtiyacı olup olmadığına bakmaksızın biletini kesiyor. Yönetim Emre’yi apar topar gönderiyor, çok değil 6 ay sonra geri almak için çaba ve para harcıyor. Madem bu oyuncuya ihtiyacın vardı, neden gönderiyorsun? Madem bu oyuncuyu takımda istemiyordun neden geri çağırıyorsun? Hepimiz şunu kabul edelim, bugün aklı başında Fenerbahçeli olan herkes Alex’i de geri almak istemez mi? Alex’li Fenerbahçe daha üretken bir takım değil miydi? O zaman Fenerbahçe yönetimi yanlış kararlar veriyor diyebilir miyiz? Bence deriz.

Bu kadar kargaşanın içinde Fenerbahçe’de tek güzel giden şey taraftar. Herşeye rağmen harika bir destekle başladı maça taraftar. Ve bu sezonun en centilmen pankartını açtı tribünde: “Geçmiş olsun Bektaş Çalımbay, Baban babamızdır Rıza Hoca”.

Takım tutmak gönül işidir, gönlün aklı çelmesidir. Takım yönetmek akıl işidir, aklın gönüle üstün gelmesidir. Takımı destekleyenlerin gönlünün ne kadar geniş olduğunu açılan o pankartla gördük. Takımı yönetenler mi? Onların da aklının ne kadar karışık olduğunu her geçen gün daha da iyi görüyoruz.




http://www.burcununfutbolgunlugu.blogspot.com/2012/10/baskan-soyle-fenerbahce-nerede.html
http://www.burcununfutbolgunlugu.blogspot.com/2012/09/comandante-alex-de-souza.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder