Tartışmasız uzun süredir ligde
gördüğümüz seyir keyfi en yüksek maçlardan biriydi Bursaspor-Galatasaray
karşılaşması. Tempo, mücadele, pozisyon, kısacası her şeyin olduğu, iki takımın
da açık oynadığı bir karşılaşmaydı.
Bursaspor bu sezon ligin en zor deplasmanlarından
biri olacağı sinyalini verdi. Civelli’nin yavaş yavaş kendini bulduğu,
özellikle hücumda hava toplarındaki etkinliği gözden kaçmıyorken, Belluschi’nin
de takıma dönmesiyle yeşil beyazlı ekibin orta sahası canlandı. Zaten 62.
dakikada üst direkte patlayan şutu da bunun bir meyvesiydi. Burada Belluschi’ye
ayrı bir parantez açmak lazım. Çünkü iyi
futbolunun yanı sıra, takım arkadaşı
Şamil’in Hamit’e yaptığı faulden sonra herkes pozisyona itiraz ederken, o
Şamil’e neden faul yaptığını soruyordu.
Bursaspor’da altı çizilmesi gereken bir
diğer isim de tabii ki Enes. Babası da eski Bursasporlu bir futbolcu (Mesut
Unal) olan Enes ligin en genç gol atan oyuncusu olarak “şimdilik” tarihe geçti. İster
istemez insanın aklına Premier League tarihinin en genç gol atan oyuncusu Wayne
Rooney geliyor ki, o zamanlar 17 yaşındaydı. Ne diyelim, biz severiz
gençleri parlatıp erken yıldız yapıp, yarım sezonda o yıldızı söndürmeyi,
dilerim Enes’i “genç Enes, yıldız Enes” yakıştırmalarından uzak tutup korumayı
becerebiliriz. Maç sonunda Burak
Yılmaz’ın Enes’i tebrik etmesi de yine gecenin şık hareketlerinden biriydi.
Galatasaray mevcut kadrosuyla oyun
içinde zaman zaman çift/tek forvet varyasyonuna gidiyor. Tek forvet ve hemen
arkasında onu besleyen bir Sneijder ile oynadığında şüphesiz Sneijder’den de
daha fazla verim alıyor. Çift forvette
ise orta saha direncini yüksek tutmak için Sneijder’i mecburen sol tarafta
oynatıyor ki, bu sefer de tam kapasite verim alamıyor. Yine “Selçuk pek etkili değildi maç boyunca”
diye eleştiriliyor olsa da, Bursaspor’dan Murat ve Şamil’in Selçuk’a yaptığı
nöbetleşe savunmayı da göz ardı etmemek lazım.
Maçın belki de kaderini değiştiren en
kritik an 66. dakikada Drogba’nın oyundan alınıp Emre Çolak’ın girmesiydi.
Bursaspor gibi tempolu oynayan ve savunmayı orta sahaya kadar çıkaran bir
takıma karşı, topu ayağında tutan, rakibi oyalayan, rakip baskı kurduysa
baskıyı hafifletebilecek bir Drogba’nın oyundan erken alınması, beraberlik
golüne uygun bir zemin hazırladı. Maçtan sonra “Drogba erken oyundan alınışına
tepki gösterdi” diye dedikodu kazanı yine kaynamaya başladı. Artık şu oyuncu
surat astı, bu oyuncu mutsuz gibi yakıştırmaları keşke bir kenara bıraksak. Maç
stresi ve adrenali içinde futbolcuların bu tip tepkiler vermesi gayet normal. Değişiklik kararının zamanlaması hatalıdır,
olabilir ancak olayın “magazinsel” kısmı değil bu boyutu tartışılmalı sadece.
Galatasaray için asıl alarm ise yedek kulübesindeki etkili yerli oyuncu
eksikliği olmalı. Dün maçı
izlerken bir an orta sahada iki Türk oyuncu sakatlansa, takım 11’i nasıl
değişir, lig performansı nasıl etkilenir diye düşünmeden edemedim. Bunda
yabancı sınırlamasının etkisi tabii ki büyük. Ancak hedeflerini büyük koyan
yönetimin bu riski de göz ardı etmemesinde fayda var.
Sonuç olarak maçın manşeti ne diye
sorsanız, “Üç büyüklerin bu Bursaspor ile oynadığı maçlara da derbi diyelim”
derim.
derbi denmesi yorumuna kesinlikle katılıyorum... bursaspor bu lig de kendini ispatlamış bir takım, ve maçlarının derbi ünvanını almasını hakediyor. diğer yazdığınız kısımlara gelince bir bayan yazarın gözünden futbolu görmek, ''ayrıntılara '' bakmak daha da hoş geldi.. farklı yerlere vurgu yapmışsın.. Tebrik ederim...
YanıtlaSilşu ana kadar genç yaşlarda kım parladıysa yıne genc yaslarda soldu . umarım enesınde durumu buna benzemez ve sımarmaz. babası eskı futbolcu oldugundan boyle bısey olmayacagını dusunuyorum ıns gelecekte buyuk takımlarda goruruz onu
YanıtlaSilDerbi aynı şehrin takımları arasında oynanan maçlara denir, Bursaspor ile diğer 4 şampiyon olmuş takımın maçları zaten 5 şampiyon arasında oynanan maçlar olduğu için teklifiniz sadece malumun ilanı olmuş olur.
YanıtlaSilsinan arkadaşım trabzona neden derbi deniyor ?
YanıtlaSil